Salgın ve salgına bağlı önlemler sonucu tüm dünyada benzerine rastlamadığımız bir ekonomik krizle yüz yüze geleceğiz. Daha doğrusu kapitalizmin içine girdiği kriz salgınla iyice derinleşti; daha da derinleşecek…
Birçok ülke faizleri düşürüp, alabildiğine kredi dağıtarak, çalışanların karantinadan kaynaklı ücret kayıplarını gidermeye çalışarak krizi ötelemeye çalışıyor… Bu arada duran şirketler, değer yitiren borsa, hisse senetleri vb. araçlarla büyük bir sermaye el değiştiriyor…
Ülkemizde de düşük faizli, ödemeleri 3-6 ay sonra başlayan krediler dağıtılıyor. Sözü edilen ve “ekonomi kalkanı” denilerek yardım gibi sunulan 100 milyar TL’nin 90 milyara yakını kredi, yani yardım değil… Bir de korona salgını öncesi kullanılan krediler var. (Bu yıl ödemek zorunda olduğumuz 160 milyar dolar dış borcu da unutmayalım.)
Salgın döneminde 6 milyon dolayında kişi kısa çalışma ödeneği, işsizlik maaşı veya ücretsiz izin desteği için başvurmuş. (Temmuz ayında 1 milyon 710 bin kişi kısa çalışma ödeneği, 1 milyon 900 bin kişi de ücretsiz izin desteği için başvurmuş). Bu işçiler “resmi olarak” işsiz sayılmıyor olsalar da var olan kayıtlı işsizlere eklemek gerekir. Buna kayıt dışı çalışan ve işsiz kalanları da ekleyince ekonomik kriz ve korona salgını döneminin emeğiyle geçinenler ve yoksullar açısından ilk sonuçlarının bile yıkıcı olduğu görülebilir. salgının tümüyle ortadan kalkacağı zamana kadar kaç işyeri kapanır, kaç çalışan daha işsiz kalır bilmek zor. (Yıl sonunda 5 milyonu bulacağını sanıyorum.)
Bu yıl 30 milyar dolarlık turizm geliri, başta petrol vb. ürünlerden elde edilen (Bütçeyi ayakta tutan) vergi gelirleri olmayacak. Eğer bir yol bulunmazsa tarımdan gelir elde etmek bir yana kıtlık yaşayabiliriz. Çünkü iller arası gidiş gelişler yasaklandığı için tarım üreticilerinin bir kısmı, mevsimlik tarım işçilerinin tamamı tarlalara gidemeyecek. (mevsimlik tarım işçilerinin gelir kaybını da eklemek gerek buna)
Çok uzatmadan; salgın bittiğinde ve günlük yaşamımıza dönmeye başladığımızda bu tabloyla yüzleşeceğiz. Kredi borçlarını ödeyemediği için evleri, tarlaları, vb. malları icralık olmuş yüzbinlerce insan, işini yitirmiş milyonlar… Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ekonomik kaynaklı sosyal, siyasal, ideolojik çalkantılar yaşanacak. Kendiliğinden sosyalist bir evrilme olmayacağı açık (Var olan yönetimlerin salgını kullanarak daha totoliter çizgiye yönelecekleri tartışılıyor).
Türkiye’de patronlar totaliter bir yönelim içine girdiler bile! Çanakkale’de Dardanel tüm çalışanlarını 14 gün “kapalı devre” olarak, Soma’da bir maden şirketi maden girişine kurduğu konteyner kentle, vestel tüm çalışanları işyerinde olmaya zorlayarak, türk hava yolları çalışanların maaşlarını %30-35 düşürerek vd. ekonomik kriz ve korona salgını nedeniyle ileride karşılaşılacak büyük vahşetin ipuçlarını bugünden verdiler. (Müsiad’ın kurmayı planladığı “izole üretim tesisleri” de düşünüldüğünde “toplama kamplarının” ve karın tokluğuna çalıştırmanın kalıcılaştırılacağını görmek zor değil.
Tarihin gördüğü en büyük ekonomik krizlerden biri salgınla birleşti. Dünya genelinde 1,8 milyar insanın işsiz kalacağı öngörülüyor. Dolayısıyla çalışma ilişkilerinin çalışanlarla birlikte ailelerini ve yaşam alanlarını da kapsayacak biçimde örgütlendiği bir orta çağ düzenine dönüştürülüyor dünyamız. Bu yüzden saptama yapmakla kalmayıp çözüm yollarını da bulmak, bulduğumuz çözümleri örgütlemek zorundayız.
Hepimiz ayrısız gayrısız düşünmek, daha insani, daha adil ve toplumcu bir düzen için tartışmak, bir yol bulmak ve bu yolu açmak zorundayız.