Perşembe, Aralık 12, 2024
spot_img

Ben Devletim

konser yasağı ile emekçilere eylem yasağı arasında, festival yasağı ile grev yasakları arasında, parkta yoga yasağı ile miting/ miting alanı yasağı arasında bağlar oluğunu düşünüyorum… O yüzden yüzümüzü Gezi’ye dönerek, Gezi’de olduğu gibi… BEN DEVLETİM diyenlere BİZ HALKIZ diyebilmek için…     

iktidar ekonomik krizle birlikte siyasi olarak da krize girince, daha doğrusu yoksulluk ve geçim derdiyle kıvranan milyonlara yeni ve ikna edici bir hikaye sunamayınca ‘ben devletim’ diyerek güvenlikçi, baskıcı politikalara sarılıyor… ‘BEN DEVLETİM’ Recep Bilginer’in tiyatro oyununun adı (ilk baskı 1965).  bir de 1980’den sonra basılan ‘BEN DEVLETİM’ serisinin üst başlığı. örneğin ‘BEN DEVLETİM KÖLELEŞTİRİRİM’ (Önder Aker), ‘BEN DEVLETİM SAKAT BIRAKIRIM’ (Halil Nebiler), ‘BEN DEVLETİM SUÇLARIM’ (Halil Nebiler), ‘BEN DEVLETİM ZAM YAPARIM’ (Mehmet Erdem), ‘BEN DEVLETİM KÖLELEŞTİRİRİM’ (Şükran Ketenci), ‘BEN DEVLETİM ÖLDÜRÜRÜM’ (Reha Öz), ‘BEN DEVLETİM İNSAN HAKLARI TANIMAM’ (İnsan Hakları Derneği) gibi başlıklarla yayımlanan kitaplar serisinin adları ne kadar da tanıdık geliyor değil mi…?

iktidar ekonomik krizle birlikte siyasi krizi de aşamayacağını gördükçe toplumun hassas olduğu konuları kaşımaya, yaralarını deşmeye, olmadı hassasiyetler yaratarak toplumun ortak sorunlar etrafında bir araya gelmesini önlemek için her yolu deniyor… özellikle son iki hafta içindeki konser yasaklarına bakınca Ahmet Kaya’nın 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül töreninde yaşadıklarını ve sonrasını, yıllardır Grup Yorum’a yönelik tecride varan yasakları anımsamak da gerekiyor. başka bir anlatımla o günlerden/ yıllardan bugüne yeterince ve örgütlü olarak sanatçıya/ sanata ne kadar sahip çıkabildik sorusunu da kendimize sormalıyız…

üstelik bu kez iktidar yerel yönetimleri, bürokrasiyi, sosyal medyadaki trol ordusunu da harekete geçirerek çok daha kapsamlı bir ayrışma, kutuplaştırma operasyonuna girişecek gibi görünüyor. örneğin Aynur Doğan’a uygulanan yasakla ilgili olarak Kürt kimliği, bölücülük tartışması açtıran iktidar Melek Mosso için genel ahlak tartışması başlatıyor (Ben Devletim Suçlarım)… konserleri yasaklanan diğer sanatçı ve gruplar için de bu tartışmaların öne çıkarıldığını görüyoruz… giyim kuşam konusunda Melek Mosso’ya fark atacak Saray’a yakın başka bir sanatçının çağrılmış olmasındaki tutarsızlık iktidar seçmeni için bir anlam ifade ediyor mu bilmiyorum…

özellikle Aynur Doğan’a yönelik olarak yazılıp çizilenler konusunda ortalama bir hukuk devletinde açıktan inkar edilemeyecek masumiyet karinesinin ayaklar altına alınması karşısında ilgili ve yetkili tüm kurumların suskunluğu, linçe varan yazı ve sözler karşısında ‘aksi ispatlanana kadar herkes suçsuzdur’ ilkesini bile anımsatmamaları bir yol verme olarak görülmelidir… günün birinde BEN DEVLETİM serisine ekleme yapılırsa bu konser ve festival yasakları belki BEN DEVLETİM SANATIN İÇİNE TÜKÜRÜRÜM başlığı altında yazılır.

bu haftaya toplu taşıma araçlarında maske yasağının kalktığı haberiyle başladık… fakat korona salgınını fırsat bilip müzik yasağı getiren zihniyet salgınla ilgili tüm kısıtlama ve yasakları kaldırırken neden yalnızca müzik yasağını sürdürüyor sorusu iktidarın ideolojik, siyasi yönelimiyle doğrudan ilgilidir… iktidar ekonomi politikaları aracılığıyla yoksulu daha yoksul, varsılı daha varsıl yaparken açlık, yoksulluk, işsizlik nedeniyle bir araya gelebilecek olanları da genel ahlak, bölücülük gibi tartışmalarla ayrıştırıyor… bu ayrıştırmayı da özellikle kadın sanatçılar, kadınların giyim kuşamı üzerinden yükselterek ideolojik olarak kendisini tahkim ediyor. kısacası gündem değiştirmiyor; yoksullaştırmayı da, kadın bedeni üzerinden tartışmayı da, konser yasaklarını da bir tercihle iç içe geçirerek uyguluyor…

ben devletim

varsılı ve güçlüyü severim

geçtiğimiz hafta Mukavemet Tv’de Kamil Kartal’la birlikte sunduğumuz direnEmek programında işten atılan EnerjiSa işçilerinin aileleri yaşadıklarını anlattılar. işçi eşlerinden biri; eylemler sırasındaki göz altıları kastederek “eşime kelepçe takan devlet bana da kelepçe takmış oldu.” demişti… bir başka işçi eşi “eşimle birlikte bizi de işten attılar” dedi… 60 günü aşkın süredir işlerine geri dönmek için direnen enerji işçileri Ankara’da İstanbul’a yürüdüler, Sabancı Holding önüne taşıdıkları eylemlerinde (ve Ankara’da da) defalarca gözaltına alındılar…

sendikal örgütlenme nedeniyle Acarsoy Tekstil’de, Ergsan Döküm’de, Asen Metal’de, Lila Kağıt’ta, Tüvtürk Polçak’ta, Milas Kömürcüoğlu- Çınartaş’ta, Bormotek’te, Kadın Ustalar Projesi’nde, Lezita’da vd. işyerlerinde işçilerin yaşadığı açık hukuksuzluk karşısında Çalışma Bakanlığı’nın sessizliği, bakanlığın il ve ilçelerdeki birimlerinin izleyiciliği, savcılıkların umursamazlığı karşısında BEN DEVLETİM serisine VARSILI ve GÜÇLÜYÜ SEVERİM’i de eklemek gerekiyor… kısacası kamu özel, sermaye iktidar elbirliği içinde emekçilere karşı bir OHAL düzeni ve KHK uygulamasını kalıcı duruma getirmeye çalışıyorlar… yukarıdaki belirttiğim konser, festival yasakları, Eskişehir’de valiliğe ait parkta yoga yapan kadınların şikayet üzerine yoga yapmalarının yasaklanması vd. olup bitenleri üst üste koyunca… OHAL düzeni ve KHK uygulamaları sözüm daha anlaşılır olacaktır.

gerçekte olan, kendisi hukuksuzluğu ve keyfiliği yönetim biçimi olarak benimsemiş olan iktidar yaşamın diğer alanlarındaki hukuksuzluk ve keyfilik durumlarında sanığın ve mağdurun kimliğine bakarak tutum alıyor… bu yüzden Anayasa ve yasalarda güvence altına alınmış sendikal örgütlenme, gösteri ve ifade özgürlüğünü çiğneyen patronların bu suçları (aylar/ yıllar sonra) yargı kararı ile ortaya çıksa bile para cezası veya ceza ertelemeleriyle geçiştiriliyor. hakları için eylem yapan işçileri engellemek için gözaltına alan, darp eden kolluk güçleri, emir verenler yaptıklarının hukuksuz olduğunu, Anayasa’ya, AYM kararlarına aykırı olduğunu bile bile nasıl rahatlar değil mi…?

konser, festival yasakları, kadınların parkta yoga yapmalarının engellenmesi iktidarın cinsiyetçi politikalarının bir sonucudur; fakat ideolojik, siyasi yanı daha baskındır. dolayısıyla konser yasağı ile emekçilere eylem yasağı arasında, festival yasağı ile grev yasakları arasında, parkta yoga yasağı ile miting/ miting alanı yasağı arasında bağlar oluğunu düşünüyorum… o yüzden de bir bütün olarak bakmak, değerlendirmek, karşı çıkmak zorundayız… yüzümüzü Gezi’ye dönerek, Gezi’de olduğu gibi… BEN DEVLETİM diyenlere BİZ HALKIZ diyebilmek için…

Bir Cevap Yazın

Salim Çalık
Emekli Maden İşçisi, Şiir Yazar
[td_block_social_counter style="style8 td-social-boxed td-social-font-icons" twitter="madenden_sonra" tdc_css="eyJhbGwiOnsibWFyZ2luLWJvdHRvbSI6IjMwIiwiZGlzcGxheSI6IiJ9fQ==" facebook="100006151743281" open_in_new_window="y" manual_count_facebook="836" instagram="_madenci/?hl=en" manual_count_instagram="733" block_template_id="td_block_template_1" social_rel=""]
[td_block_10 limit="6" custom_title="YAZARIN DİĞER YAZILARI" autors_id="3" block_template_id="td_block_template_6"]