Cuma, Kasım 8, 2024
spot_img

Coğrafya kader midir?

Günümüzde çevresel determinizm, bilimsel bir hipotez değil emperyal kapitalizmin ideolojisi olarak okunmalıdır.

Yaşadığımız her büyük afet, katliam veya şiddet olayında “Coğrafya kaderdir” fikriyatı ile kuşatılıyoruz; yetmiyor, kadere yüklenen “diyalektik anlamın” onaylanması bekleniyor bizden. Peki coğrafya kader midir?[i]

Yaşadığımız depremle beraber “coğrafya kaderdir” fikri, “afetlerde ilk üflenecekler” bohçasından çıkarıldı ve yallah medyaya… “Coğrafya kaderdir” meseli çok rahatlatıcıdır, dinciler, laikler ve hatta söylemesi ayıp bazı solcular, ulusalcılar ve sosyal demokratlar bile kullanma kılavuzuna bakmadan kullanabilirler. Rahatlatıcıdır çünkü bu alengirli yazgı düşüncesi, “normale dönmeyi” kolaylaştırır, sorumlulukları azaltır, sorumluları unutturur, devletin karar ve yönetim aygıtlarının hatalarının bu coğrafyanın ataletiyle açıklanmasını sağlar.

İbn Haldun

“Coğrafya kaderdir” sözü İbn Haldun’a dayandırılır. Dayandırılır ama ünlü yapıtı Mukaddime’de “coğrafya kaderdir” ifadesi yoktur. İbn Haldun iklimlerin toplumların gelişmişliği üzerindeki etkisini inceler, ulusların kültürel ve ahlaki düzeyleri arasında ilişki kurar, iklimlerin belirleyici etkisini göstermeye çalışır. Ona göre yeryüzünün kuzeyi çok soğuk, güneyi çok sıcaktır; ortaya doğru iklim mutedil hale gelmekte ve bu bölge yer kürenin “en mamur yeri” olmaktadır. Zenaat ve sanatlar, güzel yapılar ve giyimler, yiyecek maddeleri ve meyvelerle hayvanlar bu bölgelerde gelişmiş ve “bu iklimde yaşayan kişiler, tenleri, renk, çehre, ahlâk ve dinleri gibi yüksek özelikleriyle başka iklimlerin halkından ayrılmışlardır.”[ii]

İbn Haldun iklimlerin insan yaşamı üzerindeki etkilerini ayrıntılarıyla yazmış olsa da çevresel özelliklerin uygarlıkların gelişimindeki tesirini mutlak ve belirleyici olarak gördüğünü söylemek kolay değildir. Mukaddime adlı eserde din, saltanat, hükümdarlık, devlet yönetimi, ekonomi, savaşlar, eğitim, vergi düzeni, yerel yönetimler üzerinde tafsilatlı bilgiler verilir. Örneğin İbn Haldun, iktidardaki yöneticilerin zenginleşmesi ile devletin yıkılışı arasında da ilişki kurar. Eğer İbni Haldun’a güvenerek “coğrafya kaderdir” iddiasında bulunacaksanız önce iki ciltlik Mukaddime adlı eseri okumanızı öneririm.

Çevresel determinizm

“Coğrafya kaderdir” fikri, günümüzde çevresel determinizm şeklinde ifade edilen dünya görüşünün odak noktasıdır. 15. yüzyılda Amerika kıtasını “keşfeden” Avrupalı sömürgeciler için elbette ki coğrafya kaderdir, bu kaderde kendilerinin payına zenginlik, Amerikan yerlilerine ise ölüm ve sefalet düşmüştür. 19. yüzyılda palazlanan çevresel determinizm görüşleri, yeni gelişen Antropoloji bilim dalını da zapturapt altına almış, kafatası ölçümlerine dayalı “ırksal zekâ” hiyerarşisi geliştirilmiştir[iii].

Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında sömürgeleştirilen ulusların bağımsızlık mücadeleleri çevresel determinizm savunucularını uzun yıllar susturmuş, İkinci Dünya Savaşında neredeyse unutulmuştur. Jared Diamond 1997’de yayımlanan Tüfek, Mikrop ve Çelik[iv] kitabında 19. yüzyıl çevresel determinizminin içindeki ırkçılığı ayıklamış, hümanist bir yorum getirmiştir.  Diamond, bu kitabında ısrarla “Neden Amerika kıtası yerlileri Avrupa’yı işgal etmediler, neden Avrupalılar tüfekler, mikroplar ve çelikten teknolojileri ile Amerika kıtasını kuşatarak ele geçirdiler” sorusunu sorarak çevresel determinizmi entelektüel, akademik bir çizgiye çekmeye çalışır. Nedir, coğrafyacı Andrew Sluyter, Diamond’ın 19. yüzyılın ırkçıları kadar cahil olduğunu savunmuş, coğrafi belirlenimciliğin, çevresel değişkenlerin nedenlerine dair yeterli dayanak sağlamadığını ve akıl yürütmede mantıksal boşluklar olduğunu iddia etmiştir.

Çevresel determinizme getirilen en önemli eleştiri “neden aynı coğrafi ve iklimsel özellikler, birbirine çok benzer uygarlıklar üretmemiştir” sorusudur. Öte yandan tüm toplumlara Avrupa merkezli bir uygarlık kavramının dayatılması sorgulanmalıdır.

Günümüzde çevresel determinizm, bilimsel bir hipotez değil emperyal kapitalizmin ideolojisi olarak okunmalıdır.

Liberty Sam ve Liberya

Popüler çizgi roman kahramanlarından Zagor’un bir macerasında “Liberty Sam” adlı bir siyah kölenin pamuk tarlalarından kaçışının hikayesi anlatılır[v]. Liberty Sam örgütlediği bir grup siyah köleye liderlik ederek uzun bir yolculuğa çıkar. Zagor’un yardımıyla yerleşim yerlerinden uzak durarak, köle tüccarları, haydutlar ve hatta Kızılderililer ile çarpışarak günler süren bir yolculuğun sonunda deniz kıyısına varırlar. Burada yine çarpışarak bir köle gemisini ele geçirirler, tayfaları zorlayarak Afrika’ya, özgürlüğe yelken açarlar. Hikâye çok hoş ama işin doğrusu öyle değil, hiç değil.

The American Colonisation Society (ACS) adlı bir sivil toplum örgütü bazı köleleri Afrika’ya geri göndermek amacıyla faaliyete geçmiş ve ABD Başkanı James Monroe’nun da onayıyla 1822’de 181 kişilik ilk Amerikalı “zenciler” grubunu Cape Mesurado sahil kesimine yerleştirmiştir. Bu yerleşim yeri Afrika yerlilerinden 300 dolar karşılığında ve silah zoruyla satın alınmıştır. Bu ilk yerleşme bölgesine “liberty” (özgürlük) kelimesinden hareketle Liberya, burada teşekkül eden şehre de Amerika Birleşik Devletleri Başkanı James Monroe’ya izafeten Monrovia adı verilir. ABD’nin amacı kölelere özgürlük vermek değil Afrika’yı kolonize edecek yeni yöntemler geliştirmektir[vi].

Afrika’nın Batı sahillerinin iki bölgesine yerleştirilen “azatlı köleler” 1847 yılında bağımsızlığını ilan ederek Liberya devletini kurarlar. Amerikalı Liberyalılar kurulan devletin yönetimine geldikleri gibi Afrika yerlilerini vatandaşlığa kabul etmezler; en iyi bildikleri şeyi yaparak kendi ırkdaşlarını köleleştirirler. ABD kökenli elit siyahların 133 yıllık oligarşik yönetimleri 1980 yılında çok kanlı bir askeri darbeyle yıkılır. Ardından çıkan iç savaşlarda yüzbinlerce kişi ölmüştür.

Şimdi sormak isterim! Zagor Tenay’ın yakın arkadaşı Liberty Sam tarafından “kurulan” Liberya’da yaşananlar hangi coğrafyanın kaderidir? Amerika coğrafyasının mı yoksa Afrika’nın mı?

 

Dipnotlar

[i] Bu yazıdan önce yayımlanan “Nah kaderdir” yazımı da okumanızı öneririm. https://www.mukavemet.org/nah-kaderdir/

[ii] İbn Haldun, Mukaddime, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2013.

[iii] Stephan Jay Gould, İnsanın Yanlış Ölçümü, Versus Kitap, 2014.

[iv] Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik, Tubitak Popüler Bilim Kitapları, 24. Basım, 2013.

[v] Zagor Aylık Çizgi Roman Dergisi, Liberty Sam, Sayı 14, Zenci Gemisi Sayı 15, Doğan Egmont Yayıncılık.

[vi] Engin Avcı, İç Savaştan Devlet Başkanlığı Seçimine: Liberya’da Kalıcı Barış ve İstikrar Ne Derece Mümkün?, Akademik Bakış Cilt 3, Sayı 26, 2020.

Bir Cevap Yazın

[td_block_social_counter style="style8 td-social-boxed td-social-font-icons" twitter="doganalpdemir" instagram="doganalpdemir/" tdc_css="eyJhbGwiOnsibWFyZ2luLWJvdHRvbSI6IjMwIiwiZGlzcGxheSI6IiJ9fQ==" open_in_new_window="y" facebook="doganalpdemir" manual_count_twitter="9078" manual_count_instagram="2371" manual_count_facebook="4573" block_template_id="td_block_template_1"]
[td_block_10 limit="6" custom_title="YAZARIN DİĞER YAZILARI" autors_id="10"]