Cumartesi, Nisan 20, 2024
spot_img

Don Kişot’un Benzeri Görülmemiş İnadına Dair

La Manchalı gezgin şövalye Don Kişot ve yoldaşı Sanço Panza’nın serüvenleri 400 yıldır kahkaha ve gözyaşlarıyla okunuyor. Hakkında bugüne dek sayısız yorum kaleme alındı; Kafka’dan Borges’e dek pek çok yazara esin kaynağı oldu. Dostoyevski’ye göre, “insan düşüncesinin en son ve en büyük sözü, insanın ifade edebileceği en acı ironi”dir Don Kişot.

Hikâyeyi sanırım herkes biliyor: 50 yaşlarında, pek de varlıklı olmayan bir asilzade zamanının popüler edebiyatını -özellikle de şövalyelik kitaplarını- saplantılı bir şekilde okur, bu da onun zihnindeki gerçekliği karıştırır. Kötülere haddini bildirmek, mazlumları korumak üzere Rozinante adını verdiği cılız beygirine atlayıp yola düşer. Onun için sıradan yolcu hanları birer şato, koyun sürüleri tozu dumana katan süvari ordusu, yeldeğirmenleri kılık değiştirmiş birer devdir artık. Konakladığı hanlarda para ödemeyi reddeder. (Şövalyelerin para taşıdığı nerede görülmüştür!) Zaten pek az yemek yer ve pek az uyur. (Geceleri ormanlarda, çöllerde hiç uyumayıp sevgililerini düşleyen şövalyeleri taklit eder.)

“Şunu bil ki Sancho, insan ancak başkasından fazla bir şey yaparsa başkasından üstün olabilir. Bütün bu atlattığımız fırtınalar, yakında havanın sakinleşeceğine ve olayların bizim için hayırlı olacağına işaret ediyor; çünkü ne kötülükler, ne de iyilikler, daimi olamaz; kötülük uzun sürdüğüne göre de, iyilik yakın demektir.”  (Cervantes, Don Quijote, YKY, s:152)

Don Quijote yazıldığı sırada, bütün dünyayı İspanyol kralının otoritesi ve tek bir din -Katoliklik- altında birleştirmeyi hedefleyen resmi bir ideoloji hâkimdir İspanya’ya… Cervantes’in hicivci bir gerçekçilikle dönemin köhnemiş edebiyatını olduğu kadar köhnemiş fetihçi siyasetini de alaya aldığı söylenir. Gelgelelim ilk okunduğundan bu yana öyle basit bir hiciv olmadığı üzerinde fikir birliği sağlanmıştır. Öyle ki moderniteyi başlatan düşünürün Descartes, yazarın ise Cervantes olduğuna ilişkin genel bir kanı vardır. (bkz. Jale Parla, Don Kişot’tan Bugüne Roman)

DON KİŞOTLUK NEDİR, DON KİŞOT KİME DENİR?

Don Kişot gerçeklikle olan bağlantısı kopmuş gülünç bir budala mıdır yoksa hayallerinin peşine düşen inatçı bir kahraman mı? “Donkişotluk etmek”, “yeldeğirmenleriyle savaşmak” gibi günlük dile de giren deyimlerin taşıdığı ikili anlamın arkasında işte bu soru yatar. (Deyimin Türkçe ile sınırlı olmadığını, dünya dillerine de geçtiğini hatırlatalım.)

Sözlük anlamlarını belirleyen egemen ideoloji yeldeğirmenleri ile savaşmanın “hayali bir düşmanla savaşmak” olduğunu ileri sürer. Oysa bu fiilin, “güçlü bir düşmana karşı kaybedileceği neredeyse baştan belli, kazanma ihtimalinin pek az olduğu bir mücadeleyi inatla sürdürmek” anlamına gelebileceğini düşünen kavrayışlı okurlar da çıkmıştır. Hatta düşünmekle kalmayıp “donkişotluk”u fiiliyata dökenler olmuştur.

“Bana kitap kurdu, boş hayaller kumkuması, hayatın cılız gölgesi gibi sıfatlar yakıştırılabilir. Şövalye romanları okuya okuya kendini şövalye sanan Don Kişot’a benzetebilirsiniz beni. Yalnız onunla bir fark var aramda: ben kendimi Don Kişot sanıyorum. (Oğuz Atay, Tutunamayanlar, s:370)  

İspanyol istilasına karşı güçlerin eşitsiz olduğu “ümitsiz” bir mücadeleye girişen ve bir çarpışma sırasında savaş alanında vurularak öldürülen Kübalı Jose Marti’nin tüm hayatı Don Kişotça bir eylemdir sözgelimi… Onun uygulamaya çalıştığı taktikleri devralan Fidel Castro ve yoldaşları 64 yıl sonra zafere yürürken bu kez ABD güdümlü Batista kuklası çıkar karşılarına… Kısacası, yeldeğirmenlerinin kılık değiştirebileceğini iddia eden Don Kişot hiç de haksız sayılmaz. Vasiyeti uyarınca bugün Castro’nun dikili bir heykelini görmek asla mümkün olmasa da Don Kişot, geçmişte ve gelecekte inatla direnen, hayal kuran ve sırf bundan ötürü gülünç bulunacağından korkmayan isimli-isimsiz tüm iyimser kahramanları, Havana’nın bir meydanında temsil etmeyi sürdürüyor.

Don Kişot bir roman kahramanından daha fazla bir şey artık. Belki bir özlem, belki de bir fikir…

SON YAZILAR