Cumartesi, Nisan 20, 2024
spot_img

Gazi… Gaziler… ve Şehitler

Açıklama: Aşağıdaki yazı 12 Mart 1995 akşamı Gazi Mahallesi’nde halka karşı gerçekleştirilen bir saldırı sonrasında yaşananlar hakkında 1995 Nisan ayında yazılmış bir yazıdır. Dönemin atmosferini yansıtmak amacıyla, üzerinde, yazım yanlışları dışında, değişiklik yapılmamıştır.

***

8 Mart etkinlikleri yapılmış ve bitmiş. Solcular yavaş yavaş 21 Mart Newroz’un nasıl geçeceğini ve ne yapmak gerektiğini düşünüyor, tartışıyor. 12 Mart 1995 Pazar günü tükenmek üzere. Anlamlı bir gün. Birkaç yıl süren yoğun bir baskı döneminin başlangıcının yıldönümü. Dört gün sonra 16 Mart… 1978 İ.Ü. katliamının ve 1988 Halepçe katliamının yıldönümü.

Yeni bir dönem böyle bir günün akşamı başlıyor. “Gazi mahallesinde 4 kahve ve bir pastane tarandı. İki ölü ve çok sayıda yaralı var. Protesto eden halk karakola saldırdı. Olaylar sürüyor.” Yazıları saat 21.00’den sonra televizyonlardan geçiyor. Yakınları için meraklanan, bunun bir katliam olduğunu düşünen insanlar telefonlara sarılıyor. Gazi numaraları düşmüyor. Kesik…

Kısa süre sonra insanlar, ‘insanlar’ saldırıyı kınamak, Gazi mahallesi halkını desteklemek, ne olduğunu öğrenmek ve yaralılara yardım etmek için Gazi’ye gitmeyi düşünüyor.

İstanbul’un çeşitli yerlerinde toplanan insanlar Gazi’ye ulaşmak istiyor.

Okmeydanı’nda da… Örnektepe’de de…

Saat 23.00 civarında Okmeydanı Piyalepaşa’da ilk çekirdek gruplar oluşuyor ve atılan sloganlara karşılık yüzlerce insan sokakta buluşuyor. ‘Suskun toplum istemiyoruz’ diyorlar, “Faşizme karşı omuz omuza” diyorlar. Yürüyorlar. Alibeyköy üzerinden Gazi’ye gitmek istiyorlar… Vazgeçiyorlar. Binlerce insan mahallede yürüyor ve sabah buluşmak üzere ayrılıyor. İnsanlar hınç dolu, merak dolu. Çoğu, gece uyuyamıyor.

Örnektepe’de de aynı saatlerde oluşan yürüyüş 500-600 kişiyle Okmeydanı’yla buluşmaya çalışıyor. Alibeyköy’e yöneldikleri duyulunca geri dönülüp Alibeyköy’e inen yola çıkılıyor. Ancak polis barikatı nedeniyle Okmeydanı kitlesi gelemeyince gece karanlığında ıssız yollardan sloganlarla yürünerek Alibeyköy’e ilerleniyor. Saldırı ne zaman, polis barikatı ne zaman?

Bulgarevleri[1] geçiliyor; Silahtar geçiliyor, duyarlı mahallelerden geçmeye çalışılarak bağırılıyor “Suskun toplum istemiyoruz.”, “Sustukça sıra sana gelecek”, “Halkımız Saflara”.

‘Yolun sonrasını biliyoruz’ diyenler öne geçiyor. Cemevi’ne ulaşacakken bir ‘bilgiç’ kitleyi mahalleye sokuyor. Bir saat kadar yokuş yukarı mahalle aralarından geçiyoruz. Yaşlı başlı insanlar var. Saat 02.00 civarı. İnsanlar yoruluyor… Yoruluyor… Ancak sonunda Yeşilpınar civarına çıkılıyor ve yürüyüş devam ediyor. Sloganlarla.

Yol boyu karışıklık. Kortej bir dağılıyor, bir toplanıyor. ‘Nerden gidelim?’ tartışılıyor. Ama yürüyüş sürüyor.

Saat 04.00 civarında Gazi… Karakol önünde polis barikatı. Kısa bir tartışmadan sonra yan sokaktan yürüyüş. Caddede ikinci barikat. Panzer. Köredici ışık. Gazeteciler… Kısa bir görüşme ve yan sokaktan cemevine açılan yol. Yollarda kırık camlar. Ters dönmüş, yakılmış otomobiller, tahrip olmuş işyerleri ve ilk olarak saldırıya uğramış, taranmış kahveler. Yavaş yavaş dağılan insanlar. Kalabalık. Cemevi.

Gazililer ve daha önce gelenlerden kalanlar, Cemevi’nde ısınıyor, dinleniyor, bekliyor. Temsilciler Valilik’le görüşmeye gitmişler. Cenazeyi ertesi gün yapmayı istiyorlar.

Sonra polis araçlarının ışıkları yaklaşıyor. İnsanlar heyecanlanıyor: Saldırı bekleniyor. Gelenler taşlanıyor. Sonra biraz gevşeme… Sonra tekrar…

Ve silah sesleri… Yaralılar… Küçük kum yığınının üstünde bir ölü. Başından vuruldu. Telaş. Öfke… Silah sesinden ve mermilerden kaçanlar.

Silahlar… Taşlar… Silahlar… Sloganlar…

Ve aydınlanan hava. İstanbul’un yoksul bir mahallesinde insanlar tarihin içinde yaşayarak yeni bir güne giriyorlar.

[1] Okmeydanı’ndan Silahtar’a inen yol üzerinde yer alan, Bulgaristan göçmenleri için yapılan konutlar.

Bir Cevap Yazın

SON YAZILAR