Salı, Ekim 8, 2024
spot_img

“Görüşürüz, İyi Yaşa”

Ölüm üreten bu siyasal, ekonomik, kültürel düzenle baş edebilmenin, yeni ölümleri önlemenin bir yolu varsa o da sorgulamaktan, tartışmaktan ve sevdiklerimize, çevremizdekilere göz kulak olmaktan geçiyor…

geçtiğimiz hafta Karabük’te lise öğrencisi iki genç canlarına kıydılar… gençlerden biri (kime yazdığını bilmediğim) son iletisinde “çünkü ben öleceğim için mutluyum” diyor yazdığı kişiye. ardından da “bu hayattan kurtulduğum için…” diye ekliyor. sanırım daha önceki yazılarımda belirttim; çok sayıda canına kıymaya, özkıyım girişimine tanık oldum… elbette madenci kentinde oturmanın, belki de bu ülkede yaşamanın bir sonucu olarak çok sayıda ölüme de tanık oldum. fakat bir çok kişide olanın tersine ben alışamadım, kanıksayamadım…

geçtiğimiz yıl korona salgını nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasakları vd. diğer önlemler (yüzbinlerce insanın işsizlik maaşına, kısa çalışma ödeneğine mahkum olması gibi) nedeniyle kendisini kapana kısılmış, çaresiz, savunmasız duyumsayan insanların, hatta aynı aile bireylerinin canlarına kıydığını okuduk medyadan… ve bu canına kıymaları ‘iktidarı zayıf gösterme isteğine’ bağlayan vicdansızları, insanlıktan çıkmışları da okuduk ve duyduk…

karamsar olmayayım, karamsarlığa itmeyeyim diyorum da, onbeş yaşında iki gencin canlarına kıymış olması karşısında bizim karamsarlığımızın ne önemi, hatta ne anlamı var ki…? bu gençlerin ailelerini düşününce… ki ben ölümün geride kalanlar için olduğunu düşünen biri olarak, insanın canına kıymasının geride kalanlar üzerinde yarattığı yıkımı da biliyorum… anne babaların çocuklarının ölümlerini yaşamış, görmüş olmalarını yeryüzündeki en büyük acı olarak düşünüyorum…

ONBEŞ yaşında iki genç, (hatta çocuk) ne yaşamış, nelere tanık olmuş, dış dünyadan, çevreden nasıl etkilendiler de “öleceğim için mutluyum” deme noktasına geldiler? bence üzerinde düşünmemiz gereken ilk şeylerden biri bu vb. sorular ve yanıtları olmak zorunda… evet bu düzen ekonomisiyle, siyasal yapısıyla, kültürüyle, inancıyla ölüm üretiyor. hatta yer yer ölümü yüceltiyor ve kutsuyor… yoksulluk, geçim sıkıntısı, geleceğe güvensizlik gibi durumların insanları yaşamdan kopardığı yapılan çok sayıdaki çalışmada ortaya çıkmış bir gerçek. hatta bu koşullarda uyuşturucu ve alkol tüketiminin arttığı, ekonomik temelli suçlarda patlama olduğu da biliniyor… bu kadar değil elbette, toplumsal baskının arttığı, insanların kendilerini ifade edemediği/ gerçekleştiremediği, birey olarak varlığının yok edildiği/ sayıldığı ve bunun farkına varıldığı koşullarda da insanlar yaşamaktan vazgeçebiliyorlar…

bu gençlerin haberlerini okurken bir başka sosyal medya kullanıcısı bir devlet kurumuna ilk yardım eğitimi vermeye gittiğinde, ders sırasında bir güvenlik personelinin kafasına sıkarak canına kıydığını yazmış yorum kısmına… güvenlik görevlisi, ilk yardım eğitimi, canına kıyma; yan yana ne kadar anlamsız duruyorlar değil mi? okula gitmek için evden çıkan, çantalarını bile yanlarında getiren 15 yaşında iki genç ve canına kıyma; bu da anlamsız değil mi?

son yıllarda canına kıyanların sayısının arttığı bir gerçek… bu konuda psikolog ve sosyologların, rehberlik öğretmenlerinin söyleyeceği çok şey vardır ve söylemeliler… yurttaşlar olarak bizim de söylememiz gereken şeyler olmalı, söylemeliyiz. 15 yaşında iki genç neler yaşadılar, gördüklerinden, duyduklarından, yaşadıklarından nasıl etkilendiler de “ölüme sevinme” noktasına geldiler. zamanımız gençliğinin bize göre çok fazla bilgiye sahip olduğunu düşünmekle birlikte 15 yaşında bir insanın/ gencin/ çocuğun ölümü algılayabileceğine inanmıyorum, belki de yakıştıramıyorum. çünkü çocukluk ve gençlik ölüm olayının akılda olmadığı dönemlerdir; en azından ben öyle biliyor, öyle düşünüyorum.

bu habere yapılan yorumların tümünü okumaya çalıştım… örneğin biri “intihar salgını var” yazmış. bir başkası “ruhsal çöküş içindeyim ve sevdiklerim bunu hızlandırıyor” yazmış. “ben de düşünüyorum” yazan da olmuş… fakat en çarpıcı olan neydi biliyor musunuz? “öldüğüm için mutluyum” diye not bırakan genç, yazdığı kişiye “görüşürüz, iyi yaşa” diye bitiriyor yazısını… akıl alır gibi değil; ölüme giderken “görüşürüz, iyi yaşa” diye dilekte bulunmak…

biliyorum karamsar ve iç acıtıcı bir yazı oldu. fakat daha çok yazmalı ve tartışmalıyız… ölüm üreten bu siyasal, ekonomik, kültürel düzenle baş edebilmenin, yeni ölümleri önlemenin bir yolu varsa o da sorgulamaktan, tartışmaktan ve sevdiklerimize, çevremizdekilere göz kulak olmaktan geçiyor… yıllar önce okuduğum bir yazıda ölümü (canına kıymayı) düşünen her insan mutlaka bir yardım çığlığı atar; diyordu. yakınımızdaki, çevrimizdeki insanlara daha dikkatli bakmamız, tanımaya çalışmamız, olağan dışı söz ve eylemlerini ciddiye almamız gerekiyor.

insanlar için öldükten sonra değil yaşarlarken konuşmamız gerekiyor. fakat öncelikle ve ısrarla ölümün yüceltilmesine, kutsanmasına, kurtuluş olduğu fikrine karşı çıkmak zorundayız. karşı çıkmamız yetmez; bu karşı çıkışı örgütlü olarak gerçekleştirmenin yolunu, dilini, araçlarını da yaratmalıyız… sömürüye, baskıya, adaletsizliğe, ayrımcılığa karşı örgütlenmeyi ve düzeni değiştirmeyi düşünürken yaşama dair güzellikleri, tüm savaşımların yaşamak, yaşatmak ve yaşamı güzelleştirmek için olduğunu görünür kılmayı da başarmak zorundayız… işçi direnişlerinden birinde konuşan işçilerden biri; “mücadelemiz çocuklarımız için” demişti… bir başka işçi eyleminde arkadaşlarına seslenen bir işçi; “sizin aileniz de kendi ailem kadar kutsal, mücadelenizi destekliyorum” diyordu…

yaşanmış güzel günler veya yaşanacak güzel günler anlatıları yol gösterici, ve öğretici olabilir; fakat bugün somut olarak birbirimizi ayakta tutacak olan, yaşama bağlayacak olan yolları da bulmalı ve bugün yaşama geçirmeliyiz… iktidarın OHAL kararnameleriyle kamudan ihraç ettiği ve çalışmalarının engellediği, aile bireylerinin de dışlandığı 7 yıl içinde canına kıyan çok sayıda KHK’lı olduğunu da anımsatmak isterim…

birbirimize sahip çıkmak, göz kulak olmak durumundayız… birbirimizden sorumlu olduğumuz, iktidarlar ve yaşam karşısında ezilenler, yok sayılanlar, sömürülenler olarak birbirimize zimmetli olduğumuz için, birbirimizi yitirmemek için…

Bir Cevap Yazın

Salim Çalık
Emekli Maden İşçisi, Şiir Yazar
[td_block_social_counter style="style8 td-social-boxed td-social-font-icons" twitter="madenden_sonra" tdc_css="eyJhbGwiOnsibWFyZ2luLWJvdHRvbSI6IjMwIiwiZGlzcGxheSI6IiJ9fQ==" facebook="100006151743281" open_in_new_window="y" manual_count_facebook="836" instagram="_madenci/?hl=en" manual_count_instagram="733" block_template_id="td_block_template_1" social_rel=""]
[td_block_10 limit="6" custom_title="YAZARIN DİĞER YAZILARI" autors_id="3" block_template_id="td_block_template_6"]