Pazar, Nisan 28, 2024
spot_img

Kapitalist Rasyoneller, Baskıcı Uygulamalar

Gelmekte olan büyük karanlığa karşı, düzen krizine karşı toplumsal muhalefet güçlerinin burjuva kliklerin etkisinden kurtularak bağımsız etkili ve büyük bir sosyalist mukavemet koalisyonu kurması için harekete geçmesi sadece emekçiler ve yoksullar için değil bütün bir ülke için artık bir gereklilik olmuştur.

Toplumsal muhalefetin (CHP’nin her şeyi sandığa endeksleyen tutumuna teslim olan solun da etkisiyle)belki de daha önce hiç olmadığı kadar sokaktan çekildiği koşullarda, Saray/AKP/MHP iktidarı, yaşanan ekonomik krizin yükünü daha önceki birçok yazımızda belirttiğimiz gibi, halkın sırtına bindirmeye devam ediyor.

13 Haziran 2023 tarihli Acı Reçete başlıklı değerlendirmemizde gelmekte olana dikkat çekmiş ve “Emekçiler, yoksullar açısından ise, siyasal toplumsal olarak en gerici en karanlık dönemlerden birinin kapısı açılırken, ekonomik olarak, Erdoğan’ın fantezi ekonomisinin yükü ağırlaştırılmış olarak yeni sürecin ek yükleri ile birlikte sırtlarına binecek. Belli ki, Erdoğan’ın çarkları yağlamaya devam etmek için uydurduğu ekonomik modelin ağır enkazı önümüzdeki süreçte ağır sonuçları ile birlikte önümüze çıkmaya hazırlanıyor. Şimşek ve ekibinin bu enkazı emekçi ve yoksulların sırtından kaldırmaya çalışacağına şüphe yok. Ülkenin istisnasız bütün sermaye çevreleri geçmiş dönemlerde karlarına kar katarak büyümüş olmalarına rağmen, emekçiler ve yoksullar günden güne büyük bir ekonomik krizin girdabına sürüklenirken, bugün, mevcut sürecin yaratmış olduğu ekonomideki büyük tahribat yine emekçilerin ve yoksulların üzerinden giderilmeye çalışılacağı görünüyor” demiştik.

Devamla “Erdoğan’ın Mart 2024 seçimlerine kadar çalkantılı bir süreç istemeyeceğini öngörmek mümkün. Ancak yine de “şok dalgaları” ile başlayıp yerel seçimlere kadar ısıyı düşürmeyi mi, yoksa tencereyi yavaş yavaş ısıtmayı mı tercih edeceklerini biraz da ekonominin verdiği alarmın düzeyi tayin edecek. Ancak her durumda, “bu tamamen Ortodoks politika yapıcılığın” daha önceki gerek dünyada gerekse de Türkiye’deki örneklerinden bildiğimiz üzere, sonunda faturayı emekçilere yoksullara keseceği bir sır değil. Açı reçete her zaman herkese yazılır gibi görünür ancak, acı ilacı sadece emekçiler ve yoksullar içer. Bu sürecin ilk doğrudan etkileri Temmuz ayında yeniden belirlenecek asgari ücret üzerinde hissedilecekken, milyonlarca emekçi ve yoksulu bu kez de enflasyonla mücadele adı altında yeni bir kriz dalgası beklemektedir.”

Gerek faiz arttırımının kimi çevrelerdeki beklentilerin bile altında kalacak şekilde gerçekleştirilmesi, gerekse de MTV’nin bir kerelik en son pasaporttan noter ücretine, yurtdışından getirilen telefon kaydından tuvalet kâğıdına kadar birçok ürüne yansıyacak yeni zam dalgası, yerel seçimlere kadar tencerenin yavaş yavaş ısıtılacağının ön habercileri olarak okunmalı. Ancak belli oldu ki, acı ilacı bir kez daha emekçiler ve yoksullar içecek. Böylece kısa ve orta vadede ülkeyi bekleyen yeni sürecin ne olduğu da anlaşılmış oldu.

Aslında iktidarın kurduğu oyunun kuralları basit:

TÜİK verileriyle keyfiyetle oyna. Enflasyon verilerini (özellikle Ocak ve Temmuz aylarından önce) düşük göster. Böylelikle işçiye, memura, emekliye bu oynanmış enflasyon verilerini baz alarak düşük zam yap. Sonra da gerçek enflasyon rakamlarını kat ve kat aşan düzeylerde her şeye zam yap. Çay kaşığı ile verdiğini kepçe ile geri al. Sermayeye ve yandaşlara dağıt. Geçim sıkıntısının suçunu dış güçlere, aç gözlü esnafa at.  İtiraz edeni sustur.

Mehmet Şimşek’in “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmadığını” söylemesinin, özü itibariyle kapitalizmin rasyonellerine dönme manasına geldiği anlaşılmış olmalı.

Fakat sürecin daha çok başında olduğumuz açık: “Önümüzdeki dönemde” diyor Mehmet Şimşek, “bütçe açığını kontrol altına alarak mali disiplini yeniden tesis etmek suretiyle Kamu maliyesi göstergelerinde kalıcı bozulmalara geçit vermeyeceğiz. Bunun için gerekli tedbirleri alıyoruz. Para politikası ile maliye politikası arasındaki uyumu pekiştirerek Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadelesine destek vereceğiz. Cari açığı azaltacak adımları atarak ülkemizin risk primini de düşüreceğiz”

Meclis’te görüşülmekte olan Milli Dayanışma Paketi adı altındaki halkın doğrudan ve dolaylı vergiler ile soyulması hazırlıklarının da bulunduğu düşünüldüğünde, önümüzdeki sürecin özellikle emekçi ve yoksullar için bir hayli zor geçeceğini söyleyebiliriz. Memur ve emekli maaşlarına yapılan zam oranları iktidarın yoksulluğu kalıcı hale getirmek, adeta kurumsallaştırmak istediğini bir kez daha somut olarak göstermiştir.

Bu paketin bir tür yeni kemer sıkma politikasına geçiş manası taşıdığı açık. Toplumun büyük bir kesimini gerçek bir yoksullaşma ve dar boğaz bekliyor.

Şimşek twetter hesabından yaptığı paylaşımda da Ekonomik Programlarının 3 temel bileşeni olduğunu belirterek bunları şöyle ifade etti:

  • Mali disiplinin yeniden tesis edilmesi; yani deprem etkisi hariç, bütçe açığının Maastricht kriterleri ile uyumlu bir seviyeye çekilmesi
  • Enflasyonun orta vadede tek haneye düşürülmesi için kademeli parasal sıkılaştırma ve enflasyon hedefi ile uyumlu gelirler politikası
  • Makro finansal istikrarı ve diğer tüm kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal reformlar

Ancak bütün bu yaldızlı sözlere rağmen, belli ki, esas arayış var olan durumu rahatlatabilecek sıcak para girişini sağlayabilmek. Bu yüzden iktidarın ihtiyacı olan sıcak para arayışını (seslendiği seçmen tabanını da gözeterek) IMF ve batı yerine Körfez Ülkelerinde sürdürmek istemesi kendi doğasına uygundur. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Katar Emiri Temim bin Hamed es-Sani ile görüşmek için Katar’a gitmesine yönelik açıklamalara bakıldığında sıcak para için Katar sermayesine yeni olanaklar sağlamak olduğu anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz yaptığı açıklamada “Bugün gerçekleştirdiğimiz ziyaretimizde ele aldığımız yeni projelerin yanı sıra özellikle savunma sanayi ve enerji alanlarında işbirliğimizi derinleştirmeyi hedefliyoruz” demiştir. En son Borsa İstanbul’un yüzde 10’u satılan Katarlılara yönelik daha önce birçok ortaklık ve satış gerçekleştirildiği düşünüldüğünde, önümüzdeki süreçte kamuya ait bir çok kuruluşun yok pahasına Katarlılara satılacağını söylemek kehanet olmayacaktır.

Ancak her kapitalist rasyonelin (özellikle bizim gibi ülkelerde) ancak baskıcı uygulamalar eliyle uygulanabileceği de açık. Program ne kadar köklü ve sert ise, mukavemet olanaklarını ortadan kaldırmak için iktidarın baskısı da o kadar sert oluyor.

Bu açıdan ekonomik krize hukuksuzluk ve baskı politikalarının eşlik edeceğini, toplumsal muhalefetin haldeki etkisizliğinin üzerine olası potansiyel ve örgütlenmelerinin de geriletilmek isteneceği beklenmelidir. Merdan Yanardağ’ın tutuklanması, Gezi Davası sanıklarına yönelik Yargıtay Başsavcılığı tarafından hazırlanan tebliğname ile demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımının meşruluğuna gölge düşürülmeye çalışılması, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın yasadışı şekilde hala hapiste tutulması tartışmaları göz önüne alındığında, iktidarın yeni süreçte de muhalefet güçlerine yönelik sindirme ve baskı politikalarına devam edeceğini anlayabiliriz.

CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı’nın ise bu gelişmeler karşısında bütünlüklü bir tutum sergilemekten uzak olduğu açık. Toplumun bütün değişim arzu ve potansiyellerini seçim sürecinde kendi heybelerinde topladıktan, her şeyi seçimlere odakladıktan sonra, seçim yenilgisi ile siyaset iddialarını kendi iç meseleleri ile sınırlı bir sürece evrilterek, ülke yönetimini adeta Saray/AKP/MHP iktidarına teslim ettiler. Toplumsal muhalefet güçlerinin sokaktan çekildiği koşullarda Parlamento muhalefetinin Erdoğan Kararnameleri ile etkisiz hale getirilmesi de bir hayli kolaylaşıyor.

Açık ki, toplumsal muhalefet güçleri ve sosyalistler, devrimciler iktidarın emekçilere ve yoksullara yönelik bu ekonomik saldırı dalgasını bu haliyle göğüsleyebilecek, etkili bir mukavemet hattı geliştirebilecek durumda değil.

Toplumsal muhalefet güçleri ve sosyalistler ve devrimciler açısından bu mevcut tabloda bir seçenek oluşturma için mücadeleye girişmek her zamandan daha gerekli ve zorunlu.

Gelmekte olan büyük karanlığa karşı, düzen krizine karşı toplumsal muhalefet güçlerinin burjuva kliklerin etkisinden kurtularak bağımsız etkili ve büyük bir sosyalist mukavemet koalisyonu kurması için harekete geçmesi sadece emekçiler ve yoksullar için değil bütün bir ülke için artık bir gereklilik olmuştur.

Bir Cevap Yazın

[td_block_10 custom_title="YAZARIN DİĞER YAZILARI" autors_id="29" limit="6" block_template_id="td_block_template_6"]

Haftalık Siyasal Durum Değerlendirmesi

4,216BeğenenlerBeğen
944TakipçilerTakip Et
6,269TakipçilerTakip Et