Salı, Nisan 23, 2024
spot_img

Karanlığa barikat!

SARAY/AKP–MHP ittifakına karşı ülkenin dört bir yanından sesler yükseliyor. İktidarın sermaye yanlısı politikalarına işçiler, çeşitli iş kollarındaki irili ufaklı, örgütlü ya da örgütsüz direnişleriyle karşılık veriyor. Metal işkolunda, maden işkolunda, taşımacılık iş kolunda, gıda işkolunda, turizm işkolunda, bilişim işkolunda… Bu direnişler, sarı sendikacılığa olduğu kadar bürokratik sendikaların yönetimlerine karşı da bir sese dönüşüyor. İşçi sınıfının mücadeleci, kararlı ve gücünü üretimden alan yanını yeniden açığa çıkarmayı deniyorlar.

Köylüler, iktidar ve sermayenin birleşerek yok etmeye çalıştığı doğalarına, topraklarına sahip çıkıyor. Çanakkale’sinden Ünye’sine, Fatsa’sından Artvin’ine kadar birçok bölgede köylüler talana dur diyor! Türkiye’de demokrasi hareketinin en önemli alanı olmasına karşı uzunca bir süredir bu özelliğini ‘unutmuşa’ benzeyen öğrenci gençlik ise (sosyal medya üzerinden de olsa) KYK borçları, hacizleri, icraları nedeniyle kendini duyurmaya çalışıyor. Geleceğin karartılmasına, yok edilmesine karşı “geleceğini savunmaya” bir adım daha atıyor. Kadınlar, tüm ülke sessizliğe gömüldüğünde yaptıkları gibi “sokakları da”, “yaşam haklarını da” savunmaya devam ediyorlar.

Kısacası, bu gerici ve faşist iktidarın ülkeyi karanlığa sürüklemesine sessiz kalmayan, dur diyen, parçalı ve dağınıkta olsa “barikat” örmeye çalışan birileri var!

MUKAVEMETE ÇAĞRI!

Bizlere düşen (sol, sosyalist, devrimcilere) bu parçalı muhalefeti sahici, stratejik hedefleri olan, değişimi içerisinde barındıran sokakta bir direniş koalisyonuna yani mukavemet hattına dönüştürmeye çalışmaktır.

Direnenlerin kürsüsü olan, onların söz, yetki, karar ve iktidar hakkına sahip olduğu taban örgütlenmeleri inşa ederek, geniş bir cepheyi, ortak bir hatta toparlamak gerekli. Sermayenin ve iktidarın her türlüsünün birleştiği bir dönemde ‘değiştirici ve dönüştürücü’ güce sahip, nicelik olan ülkenin ve dahası dünyanın en büyük ‘gücünün’ işçi sınıfı olduğunu hatırlamak, hatırlatmak zorundayız.*

Bugün bize düşen, ülkenin dört bir yanında irili ufaklı mukavemet eden emekçilerin, kendi öz örgütlenmelerinde, meclislerinde, komitelerinde kendi iktidarları için örgütlenmelerini ve mücadeleyi büyütmeleri için var gücümüzle mücadele etmektir.

*Bir özel dipnotta KESK/Eğitim-Sen Genel Kurulu’nda başlayan ve devam eden tartışmalara ilişkin. Demokratik Emek Platformu’nun daha önceki yıllarda da Kongrelerde dağıttığı broşürde yer alan özellikle emek sermaye çelişkisi üzerine belirtilen kimi fikirlerin bizzat emek mücadelesi içinde yer alan bir platform tarafından sahiplenilmesi büyük bir çelişki olarak görülmeli. Elbette ki demokrasi mücadelesinin farklı veçhelerinde bulunan yapıların farklı yönelimleri olabilir. Ancak emek mücadele alanlarından en önemlilerinden bir tanesinde yönetimi neredeyse tek başına belirleme çabası içerisinde bulunanların, emek sermaye çelişkisinin üzerini kolayca çizmelerinden sonra nasıl bir emek mücadelesi yürütecekleri de ayrı bir merak konusu.

Bir Cevap Yazın

SON YAZILAR