Perşembe, Nisan 25, 2024
spot_img

Astronomiyi Sanata Dönüştürenler

İnsan gözünün muhteşem ve çarpıcı çizimlerine imza atarak sanat, bilim ve teknolojinin birbirini nasıl şekillendirdiğini gözler önüne seren iki gökbilimcinin hikayesi

Bu yazımda iki sevdiğim alanı, astronomi bilimini (gök bilim) ve resim sanatını bir araya getirmek istedim. Aslında zaman zaman da iç içe geçmiş, birbirlerinden ilham almış iki alan bunlar. Gökyüzüne her baktığımda adeta uçsuz bucaksız muhteşem güzelliklerle dolu bir resim görürüm. Gece ayrı güzelliklerin hüküm sürdüğü, yıldızların adeta dans ettiği, gündüzse parıldayan Güneş’imizin yarattığı harika manzaraların tablolarını görürüm. Pek çok ressamın eserlerinde gökyüzünün böyle büyülü resimlerine rastlarız. Onlar gözlerinin görebildiği kadarını yansıtırlar eserlerine. Bir de aynı zamanda ressam olan gök bilimciler vardır ki, yaptıkları aletli gözlemlerle bizlere göksel güzelliklerin gerçeğe çok yakınlarını sunup bizi o diyarlara götürürler. Fotoğrafın henüz icat edilmediği ya da uzay teleskoplarının muhteşem görüntülerini göremediğimiz zamanlarda, bizi uzayın derinliklerine götüren iki ressam-gök bilimciden bahsedeceğim sizlere. Biri 17. yüzyıldan, zamanının sınırlarını kıran, unutulmuş bir kadın gök bilimci Maria Clara Eimmart. Diğeri ise gök bilimi daha erişilebilir ve halk için büyüleyici kılmaya kararlı biri olan 1827 doğumlu Fransız gökbilimci ve sanatçı Étienne Léopold Trouvelot.

Her ikisi de sanat, bilim ve teknolojinin birbirini nasıl şekillendirdiğine dair, insan gözünün muhteşem ve çarpıcı çizimlerine imza atmışlar.

Maria Clara Eimmart

Önce Maria Clara Eimmart ve göksel sanatı ile tanışalım… 17. Yüzyılda, henüz ilk resmi kadın gök bilimci olan Caroline Herschel doğmamışken, Maria Clara Eimmart kuyruklu yıldızların, gezegenlerin ve Ay’ın evrelerinin çizimlerini yapmıştı. Kendine ait bir portresi olmayan, ama kendi elleriyle yaptığı göksel ihtişamlarla zamanının çok ötesinde çizimlere imza atmış olan Eimmart, dünyada ve bilimde hiçbir kadının resmi bir eğitim alamadığı bir dönemde Almanya’da doğmuştu (1676 – 1707).

Maria Clara Eimmart min

İnsanlığın, evrenin kendimizden başka gökadalar içerdiği fikrinin olmadığı bir zamanda, teleskopun icadından bu yana en çarpıcı astronomik sanatlardan bazılarını üreten bir sanatçı, oymacı ve astronom olmayı başardı. Eimmart, babası tarafından sanat, dil, matematik ve astronomi dersleri aldı. Babası, sanatçı ve oymacı olarak Nuremburg’da başarılı bir iş yürütüyordu, ancak astronomiye büyük ilgi duyuyordu. Şehir duvarına özel bir gözlemevi bile inşa etmişti. Genç Maria Clara, hem bir sanatçı hem de bir gök bilimci olarak babasına çıraklık yapmaya başlamıştı. Onun gözlemlerine yardımcı olurken aynı zamanda verilerinin resimsel tasvirlerini yarattı. Eimmart yetenekli bir sanatçı olmuştu ve özellikle teleskopik olarak görülen Ay’ı temsil etmekte başarılı oldu.

Ay Evresi min
Ay Evresi, 29 Ağustos 1697

Geç ergenlik dönemlerinde ve yirmili yaşların başındayken 300’ün üzerinde Ay resmi üretti. Onun yaptığı Ay resimleri, daha iyi Ay çalışmaları için temel atmıştı. 1693-1698 yılları arasında sadece bir teleskopla gözlemler biçiminde çizilen bu çizim koleksiyonuna Micrographia stellarum faz luna ultra 300 adı verildi. Eimmart bu çalışmaları kendine özgü mavi bir kâğıda tasvir etti. Çizimlerine Venüs’ün evrelerini, Satürn’ün halkalarının evrimi ya da Galileo Uyduları’nın Jüpiter’in önüne geçişini yansıtıyordu.

Eimmart’ın kesin eskizler oluşturma becerisi, hem astronomik hem de botanik çizimde başarısına yol açtı. Güneş ve Ay tasvirlerine ek olarak, aynı zamanda çiçekler, kuşlar, antik heykeller ve eski kadınları resmetmişti, ancak Maria Clara’nın doğa ve sanat resimlerinin çoğu kayboldu. 30 yaşında babasının öğrencilerinden biriyle evlendi Eimmart. Bir yıl sonra, sadece 31 yaşındayken, doğum yaparken öldü. Geriye Ay’ın çarpıcı astronomik gravürlerini, Güneş Sistemi’nin gezegenlerini, kuyruklu yıldızları ve atmosferik optik fenomenleri bıraktı. 1706’da, Eimmart ayrıca iki resminde tam tutulmayı göstermişti. 1610’da Galileo, teleskopla yapılan keşifleri anlatan ilk kitabını yayınlamıştı. Bundan yaklaşık 80 yıl sonra Eimmart’ın bilim ve sanat tutkusu bilim yolunda önemli bir ışık yarattı. Bu muhteşem gök bilimci kadını bu yazıyla anmak ve sizlerle tanıştırmış olmaktan mutluyum.

Étienne Léopold Trouvelot

Étienne Léopold Trouvelot teleskop teknolojisinin henüz günümüzdeki kadar gelişkin olmadığı bir dönemde, deyim yerindeyse ‘astrofotografinin şafağında’ kullandığı teknik ve gözlerindeki sanatsal bakışla büyüleyici pastel çalışmalar yarattı. Modern astrofotografiden yüzyılı aşkın bir süre önce, sanat ve bilimin birlikteliğiyle oluşturduğu çalışmaları kozmosun ihtişamını sergiliyor.

Etienne Leopold Trouvelot min

Öncü gökbilimci Vera Rubin, evreni tanımaya yönelik devam eden arayışımızı yansıtırken şöyle söylemişti: “Bazen kendime eğer galaksiler çirkin olsalardı, bunlar üzerinde çalışıp çalışmayacağımı soruyorum”  İşte bu sözlerin ardından biz de şöyle söyleyebiliriz sanırım… Neredeyse hiç kimse, güzelliğin kozmik büyünün bir katalizör olarak rolünü Fransız sanatçı ve gökbilimci Étienne Léopold Trouvelot’dan daha güçlü bir şekilde savunmadı. Başta da bahsettiğim gibi o, gök bilimini daha erişilebilir ve halk için büyüleyici kılmaya kararlı biriydi.

Samanyolunun Bir Bolumu min
Samanyolu’nun Bir Bölümü, 1874-1876
Mare Humorum min
Mare Humorum, 1876

Trouvelot yaşamı boyunca elliden fazla bilimsel makale yayınladı, ancak en çok mükemmel astronomik çizimleriyle tanınıyor. Kozmosu yedi binden fazla çizimiyle görselleştirdi. Carl Sagan’dan bir asır önce astronomiyi popülerleştiren, unutulmuş ama olağanüstü bir kadın olan Emma Converse, Trouvelot’yu “gözlemcilerin prensi” olarak adlandırdı. Çizimlerinin estetik ihtişamı ve bilimsel titizliği Harvard Gözlemevi direktörünü o kadar etkiledi ki, Trouvelot gözlemevi kadrosuna katılmaya davet edildi ve görevi 1872 yılında kabul etti.

Mars Gozlem min
Mars, Gözlem Tarihi: 3 Eylül 1877, 23:55
Saturn 30 Kasim min
Satürn, 30 Kasım 1874, 17:30

Trouvelot, 1882 yılının mart ayında kaleme aldığı giriş bölümünde şöyle yazıyor:

”On beş yıldan uzun süredir devam eden göklerin incelemesi sırasında, en ilginç gök cisimlerini ve olaylarını temsil eden birçok özgün çizim ile birlikte, fiziksel astronomiye ilişkin çok sayıda gözlem yaptım. Bu çalışmalardaki amacım ayrıntılara titizlikle sadakat ve doğruluğu birleştirmek olsa da, tasvir edilen nesnelere özgü doğal zarafeti ve hassas hatları korumak için de gayret gösterdim. Ancak burada, bunların biraz daha fazlasını söylemek mümkün; çünkü hiçbir insan becerisi kâğıt üzerinde gök cisimlerinin görkemli güzelliğini ve ışıltısını çoğaltamaz.‘’

Herkul YIldiz Kumesi min
Herkül YIldız Kümesi, Haziran 1877
Jupiter 1 Kasim min
Jüpiter, 1 Kasım 1880, 21:30

Dönemin en hassas cihazlarıyla sağlanan harika modern teleskoplarını kullanarak astronomik gözlemler yaptı ve bunları çarpıcı sanata çevirdi; bunlardan en önemlisi, 1870’lerin başlarında iki yıl boyunca oluşturduğu özenli pastel çizimleriydi. Trouvelot, çizimlerini oluşturmak için titiz bir teknik kullandı: Teleskopun göz merceğinde, cam içine oyulmuş ızgara şeklinde bir retikül yerleştirdi, böylece teleskopik görüntünün retiküle yansıtılmasını sağlayacaktı. İzdüşümü, pastel çizimin iskeleti olarak kullanarak, karşılık gelen karelere yerleştirilmiş bir kağıt rulosuna kopyalıyordu. Trouvelot’nun kasım meteor yağmuru konusundaki çizimi, zaman içinde tek bir anda göründükleri gibi gösteren nesneleri ve olayları betimleyen resimlerinin aksine, time lapse (zaman atlamalı çekim tekniği) fotoğrafçılığının öncüsüdür. Gökyüzünü herhangi bir anda yakalamak yerine, çizim gece yarısı ile sabah 5 arasında gözlemlenen üç bin yıldızı ve birçok kayan yıldızı birleştiriyor. Tasvir edilen meteorların çoğu gökyüzünde aynı anda geçmemesine rağmen, Trouvelot idealize edilmiş kompozit çizimde her birinin gerçek renk ve yörüngesini korudu.

Kasim meteorlari min
13-14 Kasım 1868’de gece yarısı ile 05:00 arasında gözlenen Kasım meteorları

Çalışmaları estetik zevklerinin ötesinde bilime de önemli katkılarda bulundu. Özellikle Güneş onu büyülemişti ve Harvard Gözlemevi’ndeki zamanı boyunca, antik çağlardan beri gözlemcileri şaşırtan Güneş fenomeni “örtülü lekeler” olarak adlandırdığı şeyi keşfetmişti. Bunun hakkında şöyle yazmış Trouvelot:

‘’Sıradan Güneş lekelerinin aksine… Güneş yüzeyinin tanecikleri arasında her zaman bir sis veya perdeden görülüyormuş gibi görünürler. Belirsizlikleri ve zar zor beliren konturları nedeniyle, bu nesneler için “Örtülü Lekeler” terimini önerdim. Örtülü lekeler, sıradan lekelere göre daha kısa sürelidir, daha küçük türler bazen birkaç dakika içinde oluşur ve kaybolur. Bununla birlikte, daha büyük örtülü lekelerin bazıları arka arkaya birkaç gün görünür durumda kalır ve parçalarının düzenine göre diğer lekelerin özelliklerini gösterir. Örtülü lekelerin umbra veya penumbra’sı yoktur (tutulma sırasında oluşan iki gölge), ancak bunlara genellikle sıradan lekelerin yakınında görülenlere benzeyen fasulalar (Güneş yüzeyindeki parlak bir bölge) eşlik eder. Sıklıkla kutup bölgelerinde görülürler, ancak her zaman küçük boyutlu ve kısa süreli olurlar. ‘’

Trouvelot’nun bu bilimsel sözlerini neden yazdım; çünkü o dönemin şart ve olanaklarında işine tutkuyla ve derin bilgisiyle olan bağlılığını kendi sözleriyle aktarmak istedim. Sonra da onları harika sanat eserlerine dönüştürmesi,  büyük bir istekle herkesin görmesini sağlaması, hem bilim hem de sanat açısından çok değerli.

Gunes lekeleri ve ortulu lekeler grubu min
Güneş lekeleri ve örtülü lekeler grubu, 17 Haziran 1875, 07:30
Tam Gunes Tutulmasi min
Tam Güneş Tutulması, 29 Temmuz 1878, Creston, Wyoming Bölgesi

Onun çalışmalarındaki özeni, güzelliği ve gayreti anlayabilmek için şöyle bir karşılaştırma yapabiliriz: Gözlemlerini yaptığı aletler açıklık olarak 6 ila 26 inç arasında değişiyordu ve kullandığı birincil teleskop 26 inç uzunluğundaydı. Karşılaştırma için bakacak olursak, şu anda dünyanın en büyük teleskopu olan Gran Telescopio Canarias (Büyük Kanarya Teleskobu) 409 inçlik bir açıklığa sahiptir; Kozmos’un en güzel görüntülerini oluşturan Hubble Uzay Teleskobu ise 516 inç uzunluğundadır. Büyüleyici değil mi?

Aurora Borealis min
Aurora Borealis (Kutup Işıkları), 1 Mart 1872, 21:25
Buyuk Kuyruklu Yildiz min
1881’deki Büyük Kuyruklu Yıldız, 26 Haziran 01:30

‘’Güneş ve Ay söz konusu olduğunda fotoğraf gökbilimciye değerli yardımlar sağlasa da… diğer konularda, ürünleri genel olarak o kadar bulanık ve belirsizdir ki, büyük bir değere sahip hiçbir ayrıntı sağlam olamaz. İyi eğitilmiş bir göz, atmosferimizdeki en ufak değişikliklerden etkilenme ihtimali olan ve hatta görünmez kılınan gök cisimlerinin yapı ve konfigürasyonunun hassas ayrıntılarını tek başına yakalayabilir. ‘’

İşte bu sözleri, döneminin teknolojik şartlarında Trouvelot’nun yaptığı gözlemleri ne kadar incelikle sanatına aktardığının anlatımı.

Gunes Cikintilari
5 Mayıs 1873, 09:40 ‘da Gözlemlenen Güneş Çıkıntıları
Orion Buyuk Bulutsusu min
Orion Büyük Bulutsusu, 1875 ve 1876 arasında yapılan bir araştırmadan

Yazımın sonunda bu muhteşem iki gök bilimciyi tanıttıktan sonra, aklıma şu anda gelen bir resmi de eklemeye karar verdim. Hepimizin ve benim çok sevdiğim, aşina olduğumuz ‘Yıldızlı Gece’ resminin bu yazıya yakışacağını düşünüyorum. Göklerden ve yıldızlardan çok etkilenen, adeta büyülenen Vincent Van Gogh’un bu resmindeki yıldızlar ve göksel varlıklar aslında Van Gogh’un gözlemleriyle bire bir resimde yer almış:

Resimde bir kuyruklu yıldız, bir sarmal gökada, bir açık yıldız kümesi ve bir süpernova kalıntısı bulabilir misiniz? Süpernova 1987A‘nın halkalarını, NGC 2392‘yi, Yengeç Bulutsusu‘nu, Thor’un Miğferi, Çember Çarkı Gökadası‘nı ve Karınca Bulutsusu‘nu resimde görebilirsiniz. Bu resim, ressamı ve resmini onurlandırmak adına göksel cisimleri işaretleyerek ve adlarını belirterek NASA tarafında tekrar oluşturuldu. Bu hali de benim çok hoşuma gidiyor. Van Gogh’a ve yeteneğine olan saygımı bir kez daha arttırıyor.

Yildizli Gece min

Yazımı Van Gogh’un kardeşi Theo’ya yazdığı bir mektupta yıldızlar hakkında söylediği sevdiğim sözleriyle bitiriyorum… Göğe bakmayı unutmayın ✨

‘’Ben bu işleri hiç anlamadığımı açıkça söylüyorum ama yıldızları görünce derin düşüncelere dalıyorum, nasıl ki haritalarda ufacık kara noktalarla gösterilen şehirler ve köylere bakınca safça düşlere dalıyorsam ansızın. Gökteki ışıklı noktalar niçin Fransa haritasındaki noktalardan daha az ulaşılır olsun bizim için, diyorum kendi kendime.

Tarascon ya da Rouen’a gitmek için trene bindiğimiz gibi, ölüme binip bir yıldıza mı gideriz?

Bu düşünce sürecinde gerçek olan bir şey varsa, yaşadığım sürece bir yıldıza gidemediğimiz ve öldükten sonra da trene binemediğimizdir.

Yani demek istediğim şu ki vapurlar, otobüsler, trenler nasıl yeryüzünün taşıtlarıysa, koleranın, kum hastalığının, veremin, kanserin gök taşıtları olması pekâlâ mümkündür.

Rahat rahat ihtiyarlıktan ölmekse oraya yürüyerek gitmek olur.‘’ Vincent Van Gogh

Şarkı olarak bu yazıya çok yakışacağını düşündüğüm Loving Vincent filmine ait çok sevdiğim Starry Starry Night’ı seçtim.

Kaynaklar:

The Astronomical Art of Maria Clara Eimmart: Stunning 17th-Century Drawings of Comets, Planets, and Moon Phases by a Self-Taught Artist and Astronomer – Brain Pickings

Étienne Léopold Trouvelot’s Stunning 19th-Century Astronomical Drawings of Celestial Objects and Phenomena – Brain Pickings

The Trouvelot astronomical drawings: Atlas – NYPL Digital Collections

Theo’ya Mektuplar, Vincent Van Gogh, Remzi Kitabevi, s. 84

APOD: 2016 September 18 – Starry Night Scavenger Hunt (nasa.gov)

 

Bir Cevap Yazın

376TakipçilerTakip Et
2,925TakipçilerTakip Et
spot_img
[td_block_10 custom_title="YAZARIN DİĞER YAZILARI" limit="6" autors_id="36" sort="popular" block_template_id="td_block_template_6"]