Cumartesi, Nisan 20, 2024
spot_img

Fatih Şeriatçı Mıydı, Hümanist Miydi?

Oğlu Cem’le birlikte Fatih Sultan Mehmet’i içeren ve Fatih’in dünyadaki üç portresinden biri olan bu resim, İstanbul Büyükşehir Belediye’si tarafından satın alınarak İstanbul’a getirtildi.  İBB’nin Saraçhane’deki binasında özel bir bölümde ziyaretçi kabulüne başlandı. Eğer bu olayı AKP’li Belediye Başkanı yapsaydı yüzlerce kanalda günlerce anlatılır, “ecdada saygının, tarihe bağlılığın timsali bir davranış olarak “ aylarca övüle övüle bitirilemezdi. Ama AKP yapmadığı için bu iş küçümsendi. En az düzeyde dile getirildi. Olmamış sayıldı. Bu da yetmezmiş gibi sadece dinci vakıflara yüz milyonlarca lira aktararak İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin parasını çarçur edenler kendileri değilmiş gibi AKP’liler, ödenen 7 milyon lirayı çok buldu, eleştirdiler.

Şeriatçı, hilafetçi, Osmanlıcı kesimin bu çıkarcı, ikiyüzlü tavrını somutlaştırdıktan sonra hep ve sadece dini bütün bir Padişah olarak kabul ettirilen Fatih’in ne ölçüde böyle olduğunu anlatmak istiyoruz. Aslında İslam’da resim yasağına rağmen Hıristiyan ve hümanist bir ressama resimlerini yaptırması bile Fatih’in anlatılmak istenen gibi bir padişah olmadığını vurgulamaktadır.

Önce İslam’da resim yasağının dayanakları üzerinde duralım. İslam’da resim yasağının dayanağı olarak Kur’an’da doğrudan, açıkça belirtilmiş bir ayet yoktur. Müslümanların bin yılı aşkın bir sürede resim yapmayışı, hatta resimli şeyleri kullanmayışları büyük ölçüde aşağıdaki hadislere dayandırılmıştır.

Canlı resmi yaparak Allahü teâlânın yarattıklarına benzetmeye çalışanlar, kıyamette en şiddetli azaba uğrarlar. [Buhari, Müslim]

Resim, cünüp insan ve köpek olan odaya rahmet melekleri girmez.” [Ebu Davud, Nesai, İbni Hibban]

Rasûlullah,  bir seferden dönmüştü. (O yokken) ben, yüklüğün önüne, üzerinde resimler bulunan bir bez (perde) çekmiştim. Rasûlullah perdeyi görünce, çekip attı, (öfkeden) yüzü de renklenmişti. “Ey Âyşe!” dedi. “Bil ki, kıyamet günü insanların en çok azap görecek olanı Allah’ın yarattıklarını taklit edenlerdir.” Hz. Âyşe, devamla: “Biz o bezi kestik, bir veya iki minder yaptık.” demiştir. (Buhârî, Libâs 91,95).

Başka bir rivayette “ Üsame b. Zeyd, “Resulullah ile birlikte Kâbe’ye girdim, Resulullah orada bazı resimler gördü. Bana bir kova su getirmemi emretti. Bir giysiyi ıslatıp onunla resimlere vuruyordu ve “Allah, yaratmadıklarını resmedenlerin belasını versin!” diyordu.” el Vakidi,  Kitab’ül Meğazi, Hz. Peygamber’in Savaşları 3.c. 69

Bunlar, yasaklamaya dayanak olan hadislerdir. Oysa şu hadis biraz daha farklıdır: “Mekke fethedildiğinde Hz. Muhammed, Ömer’i ve yanındaki Osman b. Talha’yla birlikte Kâbe’ye gönderir. Onlara “Kâbe’yi açmalarını ve İbrahim’in resmi dışında Kâbe’nin içinde bulunan bütün resim ve heykelleri imha etmesini emreder. Ömer Kâbe’yi açtığı zaman İbrahim’in fal okları atan yaşlı resmini gören Ömer bütün resim ve heykelleri yırtar, parçalar, İbrahim’in resmini bırakır.” el Vakidi,  Kitab’ül Meğazi, Hz. Peygamber’in Savaşları 3.c. 69

İbrahim’in resimlerine dokunulmadığına göre demek ki tam bir yasak yoktu. Biz Hadisler Hadisi Şerif midir? adlı kitabımızda hadislerin Hz. Muhammed’in vefatından çok sonra ortaya çıktığını vurgulamıştık.  Bu yüzden Kur’an’da açıkça geçmeyen yasağın bu kadar önemsenmesi anlaşılır gibi değil. Nitekim Fatih Sultan Mehmet bu yasağı önemsemez. Rönesans ressamlarından Venedikli ressam Gentile Bellini’yi İstanbul’a davet edip kendi resimlerini yaptırır. Bu, gerçekte dönemin din âlimlerine yani ulemaya meydan okumaktır. Aslında Halil İnalcık’ın anlattığı Fatih bizdeki Osmanlıcıların, hilafetçilerin anlattığından oldukça farklıdır. Sayın İnalcık’In anlattığı Fatih, mantıksız dini gelenekleri ciddiye almayacak bir kültürel birikime de zihinsel yapıya da sahiptir. Şöyle diyor Sayın Halil İnalcık: “Fatih Sarayında ünlü hümanistleri bulunduruyor onlara Roma tarihini okutuyor, Rönesans ressamlarından Venedikli ressam Gentile Bellini’yi İstanbul’a davet edip tablolar yaptırıyor; aynı zamanda Bizanslı Kritovouls’a kendi tarihini yazdırıyordu.” Halil İnalcık, Rönesans Avrupası, s.168

Roma İmparatorlarının varisliğini benimseyen, Kayser-i Rûm unvanıyla övünen Fatih Sultan Mehmet’in; sarayında Yunanca ve Latince eserlerden bir kütüphane kurduğu, hümanist Ciriaco d’Ancona’yı ve Amuritizs gibi Rum âlimlerini sarayında saygıyla misafir ettiği, İtalya’ya kaçmış olan Rum âlimlerini İstanbul’a çağırdığı tarihi bir gerçektir.” Halil İnalcık, Rönesans Avrupası, s.300.

Rahmetli H. İnalcık’ın çizdiği Fatih portresi şaşırtıcı, değil mi?

Herkesin, her kesimin saygı duyduğu, tarihçilerin kutbu olarak gösterilen Prof. Hali İnalcık, Fatih’le ilgili şunları da söyler: “Fatih, yaptırdığı sarayın (Topkapı Sarayı) duvarlarına İtalyan saraylarındaki gibi freskolar çizdirmiştir. Fatih’in hümanizmle ilgisini, sadece siyasi hedefleri için bir araç olarak kullandığını düşünmek doğru olmamalı. Onun sarayda Müslüman ulemayı haftalık toplantılara çağırdığı ve huzurunda İslam yüksek din felsefesi (Tehafüt) üzerinde yapılan tartışmalara başkanlık ettiği unutulmamalıdır. Doğrusu Osmanlı ulemasından hiç kimse hümanizme onun kadar ilgi duymamıştır.” Halil İnalcık, Rönesans Avrupası, s.300

Ben çok şaşırmıştım bu ve benzeri satırları okuyunca. Batıdaki gelişmeleri takip eden, hümanist hareketin farkında olan, bağnaz din önderlerini takmayan bir Osmanlı Padişahı; kendisini Rum Kayzeri olarak sunan bir Fatih. Bir de bizim Fesli tarihçinin, Mustafa Armağan vb. anlattığı ve ne yazık ki daha çok böyle tanınan bir Fatih. Sizce de gerçekte Mustafa Kemal’in rol modeli bir Mehmet, 2.Mehmet, Fatih Sultan Mehmet söz konusu değil mi?  Şu alıntıyı da okuyalım: “Topkapı Sarayı arşivinde bulunan II. Mehmet’in şehzadelik yıllarına ait olan karalama defterinde Latin harfleri, Arap harfleri, Roma büstlerini andıran insan çizimleri ve Osmanlı figürleri bulunmaktadır. Ayrıca Fatih Sultan Mehmet’in Arapça ve Farsça’nın yanı sıra Latince, Yunanca ve İtalyanca bilmesi bu dönemdeki münasebetlerine dayandırılmaktadır.” Habertürk, 3.4.2018.

Halil İnalcık, Fatih’in şeyhlere inanmadığını da yazar: “Fatih’in yanında bir yıldan fazla kalan Ressam Bellini’ye göre Fatih şeyhlere inanmazdı.” Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler, s.194

Halil İnalcık’ın çok önemli bulduğum bir tespiti de şudur: Fetih’in ertesi günü Fatih, Çandarlı Halil’i tutuklattı, veziriazamlığa Zaganos’u getirdi. Fetih üzerine tebrike gelen ulemaya Fatih Şöyle hitap etti: “Kendü kılıcumla alıp dururın, kimesnenizden himmet ve inayet olmamıştır” yani Kendi kılıcımla aldım hiçbirinizin yardımı ve desteği olmamıştır. Bunun üzerine AK Şemsettin’in Fatih’e gücendiği, Göynük’e çekildiği, Fatih’in gönderdiği armağanları reddettiğini de yazar. Age, s.94

Fatih’e fazla kan döktüğü söylenince şöyle yanıt vermiş: “Böyle kesin hareket etmezsem, emrimi, hükmümü yürütemem.” Age. s.94

Fatih’in dinsel hoşgörüsünün, ilerici, devrimci, kimliğinin bir başka kanıtı da J.M.Robers’ten:

Mehmet değişken ama geniş ilgi alanları olan bir insandı. Daha sonra yaşayan Türkler onun kâfirlere gösterdiği hoşgörüyü anlamakta güçlük çekti. Anlaşılan çok dinli bir toplum kurmak istiyordu. Trabzon’da yaşayan Rumları Konstantinopolis’e getirip yeni bir patrik atayarak Rumların onun liderliği altında bir tür kendi kendini yöneten cemaat oluşturmasını sağladı. Türklerin Yahudi ve Hıristiyanlarla ilişkilerinin sicili Hıristiyan İspanya’nın Yahudi ve Müslümanlara yönelik tavrından daha iyi olduğu görüldü.” J.M.Roberts, Avrupa Tarihi, s.265-66, İnkılâp İst.2020

Bu yazı Fatih üzerinde çok ayrıntılı durmak için elverişli değil. Ama yukarıdaki resimden şu düşünceyi de çıkardım. Fatih, bu resmi sonra yerine geçecek olan oğlu Beyazıt’la değil de Cem’le yaptırmış. Bu, Fatih’in kendisinden sonra dünya görüşü olarak kendisine daha yakın Cem’i tahta uygun gördüğünü düşündürmektedir. Ama Fatih’in vefatından sonra din ulemasının ve şeyhlerin desteğini alan Sofu Bayezıd tahta getirilir.

Şunu da ekleyelim: Fatih’in annesi, Hüma Hatun, tarihçi Babinger ve yazar Lord Kinross’a göre gayrimüslim bir köleymiş. Yine Babinger’e göre, ölümünden sonra İran efsanelerindeki cennetkuşu hümadan esinlenilerek Hüma Hatun olarak adlandırılmıştı. Wikipedia’dan [1]

Fatih’in bağnaz bir Müslüman padişah olmaktan daha çok çağını anlamış, entelektüel bir padişah olmasında annesinin etkisi olmalı.

[1] Kinross, Lord (1977). The Ottoman Centuries, Sander Kitabevi, İst.s.87. Babinger, Franz (2003). Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı, Oğlak Yayınevi, İst. s.30-31.

Bir Cevap Yazın

SON YAZILAR