Çarşamba, Nisan 24, 2024
spot_img

Karmatiler Bir Komünal İslam Devleti Mi?

Diyor ki Faik Bulut, M.J.de Goeje’den aktararak:

899-900 yıllarında Bahreyn ve özellikle Lahsa (el-Ahsa)’da kurulan komünal toplum modeli yaklaşık 150 yıl sürdü. Herkes çalışıyor, üretiyor; kim neyi varsa komün adına seçilmiş kimseye teslim ediyordu. Mal, mülk; yiyecek, giyecek eşitçe paylaşılıyordu. Kadınlar örgü tezgâhlarında üretiyor, erkekler ya işlikte ya da tarlalarda çalışıyor; küçük çocuklar bostan- bağ bekçiliği yaparak yevmiyelerini alıyorlardı. Her şey ortaktı. Özel mülkiyet olarak kabul edilen şeyler kılıç ok, yay gibi kişisel silahlardı.” (F.Bulut, İslam Komüncüleri (Karmatiler),s.188, Berfin yay.).

Thomas More’un Ütopya adlı yapıtında sosyalist-komünist bir düzenin tahayyülü vardır. 1500’lü yıllarda yazılmış bu eser günümüzde de hâlâ ilgiyle okunmaktadır. Yukarıdaki alıntıda T. More’dan yaklaşık 600 yıl önce Şii-İsmail’i Müslümanların kurduğu Bahreyn Karmatî Devleti’nden söz edilmektedir. Sanki More’un ütopyası More’dan yüzyıllar önce gerçekleştirilmiş. Oysa Sünni-Müslüman yazarların büyük çoğunluğu Karmatilerden nefretle söz ederler.

Karmatiler ve Batınilerin zaman zaman Müslümanlığa karşı oynadıkları rolü, Müslümanlara verdikleri maddi ve manevi zararları ve yaptıkları tahripleri İslam düşmanlarından hiçbir fırka; hatta Yahudi ve Hıristiyanlar bile yapmamıştır. Bu mel’unlar adeta bir ağacın içine girerek kemire kemire zamanla çürütüp devrilmesine yol açan kurtlar gibidir. Bâtıniler ve Karmatilerin İç Yüzü, Eski Hatay müftülerinden İsmail Erzen, ,s.19)

Hangi si mi doğru?

Siyasal, mezhepsel fanatizmi bir yana bırakırsak kaynakların şu noktalarda birleştiğini görürüz:

  1. Karmati devleti Sünnî İsmailî mezhebin davetçilerinin uzun süreli çalışmaları sonunda ortaya çıkan ve temel dayanaklarından birinin de Abbasi yönetimlerinin baskı ve zulümlerinin olduğu devrimci bir halk ayaklanmasıyla kurulmuştur.

2. Zamanla İhvan Risalelerine de kaynaklık eden dini-felsefi bir ideolojik temeli vardır.

3. Bireysel mülkiyeti kaldırmışlar; elde edilen gelirleri adil ve eşitçe paylaştırma anlayışıyla hareket etmişlerdir.

  1. Hac yolunu kestikleri, Kâbe’yi basarak Kara Taş’ı kaçırdıkları ve bunun karşılığında Abbasilerden para aldıkları neredeyse kesindir.

M.G.S.Hudson Karmatilerin ortaya çıkışını şöyle anlatır:

“Onuncu asrın sonunda Irak ve Suriye sınırları arasındaki çöllerde, Karmatiler adını taşıyan grubun idaresinde bir İsmailî isyan ortaya çıktı. Asiler köylülerin belirli bir ölçüde destek vermelerini sağlamışlardı (…) Bu isyan ağırlıklı olarak, hilafet devletinin uzunca süredir hayal kırıklığına uğrattığı Bedevilere dayanmış olmalıydı. Liderliğin şehirli kesimde olduğu ve muhtemelen kasabalardaki alt sınıfların desteğini aldıkları görülüyor. Çok sayıda genç insan çöllerdeki İsmailî kamplarına katıldılar. Bu gençler eski hayat tarzının silinip süpürülmesi, imtiyazlı sınıfların bertaraf edilmesi ve mutlak adaletin hâkim kılınması gerektiği duygusuyla hareket ediyorlardı. (…) Bu grup Doğu Arabistan’ın vaha kasabalarında kendi cumhuriyetlerini kurdu. Bu hükumet oligarşikti ve devlet, kasabalardaki refahın şartlarını ve iktisadi imkân eşitliğini sürdürmek için doğrudan müdahalede bulundu. Şer’i İslam’ın değişik biçimleri, bastırılmasa da ihmal edildi(…) Karmatiler bir süre Arabistan ve Irktaki uzak noktalara seferler düzenlediler. Bu seferlerin en kötü biçimde anılanı Mekke’ye yapıldı ve Hacer’ül Esved (Kara Taş) Kabe’den kaçırıldı. Karmatiler ona gösterilen saygıyı putperestlik sayıyorlardı. (M.G.S. Hodgson, İslam’ın Serüveni cilt 1, s.469-470, İz Yayınları)

Karmatilerin kurucu lideri Hamdan b. Karmat’tır. Lider kişilikli, zeki ve cesur bir köylü olan Hamdan, kardeşi Abdan’la birlikte Şii-İsmailî mezhebini yaymak için çalışmalarına başlar; bir süre sonra da kendisine bağlı insanlarla birlikte ortaklaşmacı bir yaşam için Darül Hicre adlı bir kale oluşturur. Hamdan Karmat’ın öncüsü olduğu çalışmaları tam bir devlete dönüştüren ise Ebu Said el-Cennabî’dir. El-Cennabî, Bahreyn ile Basra arasındaki bölgede Abbasi hükümranlığına son vererek Karmati devletini kurar. Abbasilere karşı isyanında çeşitli halk tabakalarından özellikle yoksul kesimden, esnaflardan, Zenc(Zenci) ayaklanmasına katılan eski direnişçilerden destek görür. “Alt tabakanın maruz kaldığı ekonomik zorluklar, sıkıntıları çözmeyi vadeden iktidar karşıtı muhalif hareketlerin bu insanlar arasında kolayca yayılmasına zemin hazırlamıştır. Önce Zenc hareketi, daha sonra Karmatîler mevcut iktidardan memnuniyetsiz olan bu kitlelere dayanmışlardır. Özellikle Bahreyn Karmatîleri onlara cazip gelecek birtakım çözüm önerileri sunarak, malın eşit bir şekilde paylaşılmasını önermişlerdir.” (Ali AVCU, Din bilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 10, Sayı 3, 2010 s. 199 ‐246)

Karmatilerin eşitlikçi, paylaşımcı,  uygulamalar yaptıkları kesindir. Ancak bu uygulamaların nedenlerine ilişkin yorumlar farklıdır.

İhsan Eliaçık, “Karmatîler’in eşitlikçi uygulamalarını Nasır ı Hüsrev’den şu alıntıyla somutlaştırır:

“İranlı seyyah Nasır-ı Hüsrev Daru’l-Hicre’yi 1053 yılındaki ziyareti sırasında gördüklerini hayranlıkla aktarır… Şehirde yaşayanların sahip oldukları sığırlar, mücevherler, eşya vb. şeyler toplandı. Her köyde güvenilir kimseleri dai (davetçi) olarak seçtiler. Karşılık olarak bu idareci yoksullara elbiseler temin ettiler ve halkın ihtiyaçlarını karşıladılar. Böylece şehirde yoksul hiç kimse kalmamıştı. Herkes topluma yaptığı infakla büyük bir mertebeye layık olmak için sabırla ve gayretle çalışmaktaydı.

(…)Hiç kimse kılıcı ve silahları dışında şahsi mülkiyete sahip değildi. “Mademki toprağımız var, kardeşlerimiz var, güven içinde yaşayabiliriz, şahsi mal biriktirmemize gerek yok” anlayışı yerleşmişti. Tek bir yoksul ve sakat kalmamak üzere açlar doyurulmakta ve çıplaklar giydirilmekte idi.”(ihsaneliaçık.com’dan)

Aynı konuda Ali Avcu’nun görüşü biraz daha farklı:

“…Daha sonra onlara ülfeti emretti. Ülfet, insanların mallarını tek bir merkezde toplayarak birbirlerine karşı maddî üstünlük sağlamadıkları tek bir örnek (ülfet) olmalarıydı. Onlara yanlarındaki mallara ihtiyaçları olmayacağını, çünkü yeryüzünün tamamının kendilerinin olacağını bildirdi. Hamdan, yeterli güce ulaştıklarını düşündüğünde taraftarlarına bir “Dâru’l-Hicre” yapmalarını emretti. Kûfe Sevadı’ndaki Mühtemâbâz köyünü “Dâru’l-Hicre” olarak seçtiler. Buraya kurdukları kalenin içerisine büyük binalar yaptılar. Dâru’l-Hicre 890 yılında tamamlandı ve buraya her taraftan birçok kadın ve erkek hicret ettiler. (Ali Avcu Age.211)”

Karmati Devleti 1076’da yıkılır. Ama bu  hareketinin  ivmelediği düşüncelerin etkisi L. Massignon aşağıda belirttiği gibi  çok çok fazla olur.

“Karmati yazarların özellikle de İhvan-al safa risalelerinin Sünni ve Caferi imam mezheplerinden olan çeşitli İslam düşünürleri üzerinde büyük etkisi olmuştur. Felsefede Farabî ile İbni Sina’da görülen idealist imamlık hakkındaki siyasal kuramı İbni Sina’ya Karmatilik ilham etmiştir. Ünlü kendi kendine her şeyi öğrenen Hayy b. Yakzan adlı yapıtı da İbni Sina’ya Karmatilik esinlemiş olmalıdır.

Karmati ayaklanması sonrasında buradaki esnafın örgütlenmesi Ahilik loncalarını hatta Farmason örgütlenmelerini biçimlendirmiştir. (L. Massignon, MEB İslam Ansk. C.6,s.358)

Karmatilik daha geniş incelemeleri gereksiniyor. Yine de “Karmati devleti, İslam toplumlarında eşitlikçi bir düzen için örgütlenmenin, direnmenin, başarmanın ve bu başarıyı yaygınlaştırıp kalıcı kılamamanın pratiklerini içeriyor.” diyebiliriz.

Bir Cevap Yazın

SON YAZILAR