Perşembe, Nisan 25, 2024
spot_img

Kutsal Kitaplarda İlahi Öfke: Tanrılar Bal Yer Mi?

Güzel Türkçemizin eskimeyen ata sözlerinden biri: “Öfke baldan tatlıdır.” Bu metaforik söz öfkenin çekiciliğini hatta vazgeçilmezliğini somutlaştırmak için üretilmiş. Gülmek, ağlamak, şaşırmak,  sevinmek gibi insani bir ruh halidir öfke. Peki, bu insani ruh hali kutsal metinlere nasıl yansımış? Tanrıdan geldiğine inanılan metinlerde tanrıların öfkelerine tanık olur muyuz?

Cevap: Hem de nasıl?

Önce Tevrat’tan Yasa’nın Tekrarı bölüm 9:

“Halkın Söz Dinlemezliği

7 “Tanrınız Rabbi çölde nasıl kızdırdığınızı anımsayın, hiç unutmayın. Mısır’dan çıktığınız günden buraya varıncaya dek, Rabbe sürekli karşı geldiniz.

 8 Horev Dağı’nda Rabbi öyle kızdırdınız ki, sizi yok edecek kadar öfkelendi.”

 9 Daha önce taş levhaları – Rabbin sizinle yaptığı antlaşmanın levhalarını – almak için dağa çıkmıştım; orada kırk gün, kırk gece kaldım. Ne yedim, ne de içtim.

 10 RAB Tanrı parmağıyla yazmış olduğu iki taş levhayı bana verdi. Bu levhalar, dağda toplandığınız gün Rabbin ateşin içinden size bildirdiği bütün buyrukları içermekteydi.

  …

 13 Sonra RAB bana, ‘Bu halkı gördüm’ dedi, ‘İşte dik başlı bir halk!

 14 Bırak da onları yok edeyim; adlarını da göğün altından sileyim. Seni onlardan daha güçlü, daha büyük bir ulus kılayım.’

Dik başlı bir halk: İsrail oğulları. Ve Tanrı Musa’ya “Bırak da onları yok edeyim; adlarını göğün altından sileyim.”diyor. Çünkü çok öfkelenmiştir, İsraillilerin altından bir buzağı yapıp da ona taptıklarını görünce. Bu sözcede ”Adlarını göğün altından sileyim.” tümcesi tanrının öfkesinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. ”Bırak!”  tümcesi de tanrının bu büyük öfkesine rağmen Musa’dan adeta izin alma gereği duymasını. Tanrı Musa’dan niye izin ister acaba?

Tevrat’a devam edelim.

 15 “Dönüp dağdan aşağıya indim. Dağ alev alev yanıyordu. Antlaşmanın iki levhası iki elimdeydi.

16 Tanrınız Rabbe karşı günah işlediğinizi gördüm. Kendinize buzağıya benzer bir dökme put yapmıştınız. Rabbin size buyurduğu yoldan hemen sapmıştınız.

17 Bu yüzden iki levhayı fırlatıp attım, gözünüzün önünde parçaladım.

18 Bir kez daha Rabbin huzurunda bir şey yemeden, içmeden kırk gün kırk gece yere kapanıp kaldım. Çünkü günah işlemiştiniz; Rabbin gözünde kötü olanı yaparak O’nu öfkelendirmiştiniz.

 19 Rabbin kızgın öfkesi karşısında korktum. Öfkesi sizi yok edecek kadar alevlenmişti. Ama RAB yakarışımı yine duydu.

 20 RAB Harun’a da onu yok edecek kadar öfkelenmişti. O sırada Harun için de yakardım.

 21 Yaptığınız günahlı nesneyi, o buzağıya benzer dökme putu alıp yaktım. Parçalayıp ince toz haline getirinceye dek ezdim. Sonra tozu dağdan akan dereye attım.

Fark etmişsinizdir Musa da çok öfkeleniyor. Öyle çok öfkeleniyor ki hem tanrının parmaklarıyla yazdığı iki levhayı paramparça ediyor hem de altın buzağıyı. Altın buzağıyı parçalamakla yetinmiyor; toz haline gelinceye kadar eziyor ve tozu dağdan dereye atıyor. Demek ki peygamberler de öfkeleniyormuş. Muhammed’in kendisini eleştiren şair Ka’b b. Eşref’i adam görevlendirip öldürtmesinin nedeni de bu öfke değil mi?

Tevrat’ta ilahi öfkeyi örneklenmeye devam edelim.

 22 “Tavera’da, Massa’da, Kivrot-Hattaava’da[i] da Rabbi öfkelendirdiniz.

  …

 24 Sizi tanıdığım günden bu yana Rabbe sürekli karşı geldiniz.

 25 “RAB sizi yok edeceğini söylediği için, kırk gün kırk gece O’nun önünde yere kapanıp kaldım.

 26 Rabbe şöyle yakardım: ‘Ya Rab Yahve, büyük kudretinle, fidyeyle kurtarıp güçlü elinle Mısır’dan çıkardığın halkını, kendi mirasını yok etme.

Daha sığ da olsa Kuran’da da anlatılan bu öykü, öfkenin Yahve’de tıpkı bir insanda olduğu gibi tezahür ettiğini gösteriyor. Rab, Musa’nın adamlarının altından bir buzağı yapıp ona tapmalarına çok kızmıştır. Bu kızgınlık öyle şiddetli bir öfkeye dönüşür ki Rab, halkı yok etmeye ve onların isimlerini göğün altından bile silmeye niyetlenir. Bereket Musa var. Musa, Yahve’yi sakinleştirir. Oysa Musa’nın kendisi de çok kızmıştır. Öfkesinden tanrını verdiği kutsal levhaları bile parçalar. Ama nedense tanrı Yahve bu saygısızca tavrı görmezlikten gelir. Musa kendi öfkesini kontrol edemeyip hem levhaları parçalar hem de kardeşi Harun’un boğazını sıkar. Ama tanrıya yalvarıp yol göstererek Tanrının öfkesini dindirmeyi başarır. Yoksa İsraillilerin adı bırakın yeryüzünü gökyüzünden de silinecekti. Müslümanların ebedî temennisi…

İncil’den Vahiy 15-16. bölümleri okuduğumuzda İncil’deki tanrının da öfkelendiğini görürüz:

Bundan sonra gökteki tapınağın, yani Tanıklık Çadırı’nın açıldığını gördüm. 6 Yedi belayı taşıyan yedi melek temiz, parlak keten giysiler giymiş, göğüslerine altın kuşaklar sarınmış olarak tapınaktan çıktı. 7 Dört yaratıktan biri yedi meleğe, sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı’nın öfkesiyle dolu yedi altın tas verdi. 8 Tapınak Tanrı’nın yüceliğinden ve gücünden ötürü dumanla doldu. Yedi meleğin yedi belası sona erinceye dek kimse tapınağa giremedi.

2 Birinci melek gidip tasını yeryüzüne boşalttı. Canavarın işaretini taşıyıp heykeline tapanların üzerinde acı veren iğrenç yaralar oluştu.

3 İkinci melek tasını denize boşalttı. Deniz ölü kanına benzer kana dönüştü, içindeki bütün canlılar öldü.

4 Üçüncü melek tasını ırmaklara, su pınarlarına boşalttı; bunlar da kana dönüştü.

Bu alıntılar tanrının İncil’de de kendisine inanmayanlara karşı öfkelendiğini ve inanmayanların bedenlerinde acı veren iğrenç yaralar oluşturduğunu; bununla da yetinmeyerek ırmak sularını kana buladığını ve hatta denizleri de kana bulayarak bütün canlıları öldürdüğünü somutlaştırıyor.

Tevrat’taki, İncil’deki tanrılar öfkeli olur da Kuran’daki tanrı öfkeli olmaz mı?

O da öfke (gazap) ve azap doludur; ama onun öfkesi Tevrat ve İncil’deki tanrının aksine somut bir olgudan çok tehdit ve korkutma dolu bir uyarıdır.

Taha 81: Size, rızık olarak verdiklerimizden temiz olanlarından yiyin, bu konuda azgınlık yapmayın, yoksa gazabım üzerinize kaçınılmaz olarak iner: benim gazabım, kimin üzerine inerse, muhakkak o, tepetaklak düşmüştür.

Şura 16: O’na icabet olunduktan sonra, Allah hakkında (sözde) ‘deliller öne sürüp tartışanların’ delilleri, Rableri katında geçersizdir. Onların üzerinde bir gazap vardır ve şiddetli azap onlaradır.(A.Bulaç)

Kuran’da tanrının öfkesini, birçok surede bölük pörçük değinilen İblis kıssasında da görülür. Araf suresinden:

  1. (Allah) Dedi: ‘Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?’ (İblis) Dedi ki: ‘Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.’
  2. (Allah:) ‘Öyleyse oradan in, orada büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin.’
  3. O da: ‘(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)’ dedi.
  4. (Allah:) ‘Sen gözlenip-ertelenenlerdensin’ dedi.
  5. Dedi ki: ‘Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.’
  6. ‘Sonra muhakkak onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Çoğunu şükredici bulmayacaksın.’
  7. (Allah) Dedi: ‘Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak oradan çık. Ant olsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım.'(A.Bulaç)

Gazap, öfke, kin, intikam…  Ne kötü özellikler bunlar; ama hepsi de tanrılarda var. Bakın ne diyor Ö.Hayyam:

              Ey felek! Vandallık kinindendir senin

              Zorbalık en eski yöntemindir senin

              Ey toprak! Göğsünü yarsınlar da bir gör

              Göğsünden ne cevherler çıkacak senin*

 

*Bu yazı Mukavemet derginin 2. Sayısında yayımlanmıştır.

SON YAZILAR