Perşembe, Mart 28, 2024
spot_img

Kur’an’da Şeyhlik Var Mı?

Ne yazık ki Kur’an, başka birçok konuda olduğu gibi tarikatlar konusunda da düalisttir, yani karşıt iki sava da destek verir. Çünkü Kur’an’da şeyhleri velilerin ya da başka kimselerin ahirette şefaatçi olup olmayacağı konusunda iki tezi de haklı gösterecek ayetler vardır.

İslami Tasavvufta Müslümanlar Allah’a yaklaşmak için bir aracıya ihtiyaç duyarlar. Bunun için tarikatlara girerler; tarikat liderlerine ve şeyhlere intisap ederler. Her tarikatın lideri mutlaka belli aşamalardan geçer, icazetler alır, sonra posta oturur. Tarikat şeyhi olan bir kimse aynı zamanda keramet gösteren Allah dostu olarak değerlendirilen velilerdendir, ermiş zatlardandır.  İşte bu zatların ahirette Allah’la kullar arasında şefaatçi olacakları öne sürülür. Şeyhin ermiş olduğuna, evliya olduğuna inanılınca, onun Allah’ın yanında sözünün geçeceği, onun ricalarının Allah tarafından kabul edileceği hem müritler arasında hem halk arasında bir inanca dönüşür.

Peki, böyle bir düşünce Kur’an’a uygun mu?

Ne yazık ki Kur’an, başka birçok konuda olduğu gibi bu konuda da düalisttir yani karşıt iki sava da destek verir. Çünkü Kur’an’da şeyhleri velilerin ya da başka kimselerin ahirette şefaatçi olup olmayacağı konusunda iki tezi de haklı gösterecek ayetler vardır.

Önce Kur’an’da Allah ile kul arasında herhangi bir aracının olmayacağını gösteren şu ayetleri verelim.

Enam 51 Ali Bulaç Meali

وَاَنْذِرْ بِهِ الَّذ۪ينَ يَخَافُونَ اَنْ يُحْشَرُٓوا اِلٰى رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُمْ مِنْ دُونِه۪ وَلِيٌّ وَلَا شَف۪يعٌ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur’an’la) uyarıp-korkut; onların ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup-sakınırlar.

Bu ayette altını çizdiğimiz veli ve şafi’ sözcükleri çoğunlukla dost, veli, şefaatçi olarak çevrilir. Ayette mahşer günü Allah katında hiçbir şefaatçi ya da dost, veli olmayacağı açıkça belirtilmiştir.

Şu iki ayette de neredeyse aynı sözcük ve tümce düzeniyle aynı anlam vurgulanmaktadır.

Bakara 123 Ali Bulaç Meali

Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.

Bakara 48 Ali Bulaç Meali

Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.

Hemen hemen aynı düşüncelerin farklı ayetlerde tekrarı dikkat çekicidir. Bu, derleme sürecindeki bir dikkatsizlik olabilir.  Ya da anlamı vurgulamak için yinelenmiş olabilir

Mümin 18 Ali Bulaç Meali

Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi vardır.

Secde 4 Ali Bulaç Meali

Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra arşa istiva etti. Sizin O’nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçiniz yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?

Bu ayetlere göre Allah’la kul arasında bir şefaatçinin, bir velinin, bir şeyhin bir kimsenin olmaması gerekir. Oysa İslam tarihi binlerce şeyhin, velinin, Allah dostunun menkıbeleriyle doludur. Evliya menkıbesi anlatan onlarca kocaman kitap yazılmıştır şimdiye dek. Bu aslında Kur’an’daki İslam’ın Peygamber’den sonra ne kadar değiştiğinin de kanıtı sayılabilir.  İlginç olan, bu köklü sapmanın nedeninin yine Kur’an’daki ayetler oluşudur. Çünkü şefaatçi velilerin, şeyhlerin varlığını Kur’an’a dayandırabilecek “Bakın Allah burada şeyhlerin, velilerin varlığını duyurmuş” denilebilecek ayetler de vardır. İşte o ayetler:

53 Necm/26 Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah’ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar. Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Meryem 87 Rahmanın katında ahit almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır. Ali Bulaç Meali

Zuhruf 86 O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler. Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Bu ayetlere göre velilerin, şeyhlerin ahirette şefaatçi olabilecekleri görülmektedir.

Bunların hangisi doğru sorusuna cevap vermeden Taha 109’daki 3. Bir görüşün varlığından da söz etmek gerkir

Taha 109يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْل.

O gün, Rahmanın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz. Ali Bulaç Meali

Taha 109.’a göre şefaatçi vardır; ama sadece Allah’ın izin verdiği ve sözlerinden hoşlandığı KİMSEDİR bu şefaatçi. Ayetteki “kimse” sözcüğünün çoğul kullanılmaması çok önemlidir. Çünkü tekil kullanım Kimse adılının Hz. Muhammed’e yönelik olacağını düşündürmektedir.

Bu ayetlerdeki Rahman’ın izin verdiği kimse Hz. Muhammed kabul edilirse o zaman sadece onun şefaati söz konusu olacaktır ki bu da yukarıdaki Bakara 48 ve 123. ayetlerdeki “hiç kimsenin şefaatçi olamayacağı” sözüyle çelişir.

Biz, Mushaf (Bugünkü Kur’an ) Kuranı Kerim midir? Adlı kitabımızda Mushaf’taki yani bugünkü Kuran’daki çelişkili ayetlerin birçok örneğini sıralamıştık. Böylesine ikircikli yargılar için bu kitabımıza başvurulabilir.

Kur’an’daki bu çelişkili ifadeler, toplumsal gerçekliğe şöyle yansımış: Yüzlerce tarikatın oluşu, İslam tasavvufu gibi bir realitenin oluşu gösteriyor ki şeyhler, veliler, Allah dostları Kur’an’ın Allah’tan başka şefaatçi yoktur ayetlerini bir kenara itmişler; yüzlerce yılda milyonlarca insanı peşlerinden sürüklemişlerdir. Bugün bile Müslüman dünyasında tarikatlar, şeyhler çok etkilidir. Ne yazık ki Türkiye’de de böyledir. Mevlevilik, Kadirilik, Nakşibendilik, vb. büyük ve köklü tarikatlar, daha alt tarikatlar da üreterek yüzlerce yıllık geçmişten günümüze ulaşmışlardır.

Tarikatlar her ne kadar artık aleni olarak faaliyet gösterseler de özellikle üst düzey yöneticilerinin yaptıklarının kamuoyuna açık olmadığını söylemek gerekir. Türkiye’mizde artık siyasete müdahale edecek boyuta gelmiş tarikatların yanında yine siyasetin korumasında ve ondan yararlanarak varlığını sürdüren “yeniyetme” şeyhlerle birçok küçük tarikatın var olduğu da bir gerçek.  Oysa 30 Kasım 1925 tarihinde TBMM’de kabul edilip 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 677 Sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Men’ ve İlgasına Dair Kanun’dan sonra, tekke vb. kurumların faaliyetlerin resmen son verilmiştir. 677 sayılı kanunla hem Sünni tarikatların tekke ve zaviyeleri hem de Alevi- Bektaşi tarikatlarının dergâh ve ocakları kapatılmıştır. Size garip gelecek ama bu yasa halen yürürlüktedir.

Bir Cevap Yazın

Tunay Bayrak
Araştırmacı, Yazar
790BeğenenlerBeğen
57TakipçilerTakip Et
[td_block_10 limit="6" custom_title="YAZARIN DİĞER YAZILARI" autors_id="14" block_template_id="td_block_template_6" f_header_font_family="fs_4" f_header_font_weight="600"]