Geçen hafta Soğuk Savaş Döneminde ABD’nin bir propaganda argümanı ve SSCB’yi korkutmak amacıyla ürettiği, sonrasında tarikatlaşan, Gerçeklik Ötesi (Post Truth) dönemde Trump özelinde sağ siyasetin bir enstrümanı haline gelen “UFO”culuğu konu almıştım. Devam etmeden önce size Trump’ın konuyla alakalı özgeçmişini bir hatırlatmak isterim.
Ross Perot isimli ABD’li milyarder 1992 yılında Başkanlık Seçimlerine bağımsız girer ve 20 milyon oy alıp Bush’a çelme takar, Clinton’un seçilmesini sağlar. Perot bu başarısıyla, 1 kişinin ABD seçimlerini Cumhuriyetçi / Demokrat partiler dışında etkileyebileceğini görmesinden hareketle Reform Partisi’ni kurar. Ancak 1996’da hezimete uğrar. Bir başka megaloman Trump, 2000 yılında bu partinin başkan adayı iken son anda adaylıktan çekildi. 2001’de Reform Partisinden istifa edip Demokrat Parti’ye geçti. Trump’ın Başkanlık hevesi yeni değildi, 1999 yılına kadar koyu bir Cumhuriyetçi Parti’liydi ve hatta 1988 yılında ABD Başkanlığına aday adayı olmuştu. Trump ABD’nin en zengin ailelerinden birinin prensi olmanın avantajları ile Başkanlık hayalini hiç söndürmemiş bir isim. Ama aile şirketlerinin yönetiminin ona bırakılmış olması ve babasının aktif politikaya girmemesi yönündeki baskısı onu hep paralize etmiş. 1999 yılında babası ölüp de “sen işlerinle ilgilen, sahnenin önünde olmak bizlik değil, biz perdenin arkasında olmalıyız” baskısı sona erince partiye koşuyor ama Cumhuriyetçilerden beklediği teşviki alamayınca şansını Perot’un partisinden denemeye karar veriyor. ABD’nin özgürlükler ülkesi olmadığını işte tam da o sırada öğreniyor. Daha önce babasının Clinton’a yenilmesini unutmayan Cumhuriyetçilerin Başkan adayı Junior Bush’un aracı kişiler ve kurumlar vasıtasıyla uyarısı gecikmiyor. Trump bugünkü kadar özgüvenli değil ve geri çekiliyor. Cumhuriyetçilere kırgınlığıyla Demokrat Partiye üye oluyor, 2008’e kadar madden ve manen Demokratları destekliyor. Orada da “gel seni başkan yapalım” teklifi gelmeyince Cumhuriyetçilere dönüyor. 1980 yılında Reagan’a yakınlaşarak yürümeye başladığı Başkanlık yolunu, araya televizyon şovları, sansasyonel evlilikler, yeni gökdelenler sıkıştırarak 2016’da zaferle bitiriyor. ABD’nin en zenginleri arasında ve 12 yaş üstü ABD’lilerin yüzde 98‘nin tanıdığı bir isim olarak, 2016 seçimlerini kazanıyor.
Ana sloganı Reagan’dan arakladığı “ABD’yi tekrar büyük yapacağım” olsa da, internet üzerinden büyük bir sosyal medya desteği ile zafere yürüyor. Rus hackerlar ve sosyal medya platformlarının etik dışı kullanımları sebebiyle hakkında bir sürü iddia vardı ve hatta bunlar dava konusu oldu. İşte burada bir nefes alıyoruz, mevzu tam burada çetrefilleşiyor.
Sosyal medya desteği ile kastedilen “Yaşa Trump” tvitleri ya da “ Trump’ı Yedirmeyiz” facebook sayfaları değil. Bunlarda sorun yok, olamaz da. Sorun, sosyal medya kullanıcılarının internet kullanımları gözetlenerek, ilgi ve tercihleri kaydedilerek çıkarılan profillere uygun ürün reklamları yapmak amaçlı olduğu, iddia edilen programların Trump propagandası yapmak için kullanılmış olması. Mahkemelere yansıyan iddia bu olsa da olay tam olarak öyle değildi. Yani Facebook’ta gezinirken sırf daha önce Cumhuriyetçi parti ile ilgili bir yazıyı beğendi diye kullanıcının önüne Trump fotosu düşmedi. Mevcut başkan (Obama), sistem, politikalar, sosyal hayat ile ilgili eleştirel tutum alan tüm sayfa takipçilerine Trump’a yönlendirici sunumlar yapılmaya başlandı. Bu karakterdeki kullanıcıların toplandığı, mesajlaştığı hatta kendi hiyerarşilerini kurduğu sosyal medya platformları Trump’ın ekibinin ana hedefi oldular.
2016 seçimleri öncesi sadece Facebook’ta milyonlarca takipçisi olan UFO, İnka, Sümer, Piramitler gibi gizem ve sahte bilim sayfalarında Reptilian’cılar, Spiritüel’ciler ve Galaktik Federasyon’cular olarak bilinen gruplar, Trump’ın tüm Devlet sırlarını açıklayacağı, kendisinin Reptilianlara savaş açacağı, Dünya’nın Galaktik Federasyon’a asil üye yapılacağı ve Trump’ın bir zaman yolcusu olduğu iddialarını dolaşıma sokmuş, gönüllüler bile bulmuşlardı. Bu dolaşıma sokulan komplo teorileri yeni uydurulmuş değildi. Uzun yıllardır kitaplar, dergiler, Youtube videoları vb. kanallarla Dünya üzerinde yayılıyordu. Yeni olan, Trump’ın bir anda bu teorilere başrol oyuncusu olarak dâhil edilmesiydi.
Reptilian’cılık, David Icke isimli bir şarlatanın uzun süre Mesih olduğu iddiasıyla ortalıkta dolaşıp beklediği şöhreti kazanamaması üzerine 80’lerin popüler TV dizisi “Visitors”dan esinlenip uydurduğu, Dünya’nın yeraltında yaşayan, insan düşmanı uzaylı sürüngen bir ırkın varlığına inananların oluşturduğu bir akım. Bu canlı türü insan kılığına girebiliyor. 2015 başlarında Obama’nın bir korumasının Reptilian olduğu iddiası ile bir fotoşoplu foto dolaşıma sokuldu ve Trump’ın kazandığı seçimler öncesinde iddia Obama’nın da Reptilian olduğuna kadar gelmişti. Son anlarda Bush ailesinin de Reptilian olduğu detayının eklenmiş olması gülümseten bir kişisel intikam hamlesiydi. Tezgahın işleyiş mekanizması basitti, Reptiliancılık diye bir akım başlat, filmlerden fazla etkilenen lümpen yetişkinleri sosyal medya platformlarında topla, sonra bunları seçimlerde belli bir adaya oy verecek şekilde yönlendir. Reptilianlar’la korkut, Trump’la kurtar. CIA’nın 1970’lerde Antikomünist örgütlere dağıttığı el kitapçıklarındaki taktiklerin modifiyeli hali. Mesih fenomeni temelli bir kültürde, yetişmiş lümpenliği bam telinden yakalayan bir kurnazlık.
Spiritüel’ciler ise ayrı bir hokkabazlık. Fallarla, burçlarla ilgilenen geniş kitle içinde pozitif enerjiler, foton kuşakları, kuantumlar, gezegenlerin dizilimi gibi argümanlar kullanarak dar kadro çalışması yapıyorlar. Sabah gazetede burcunu okuyarak güne başlayanların sayısı arttıkça Dünya’nın 7 ayrı noktasında açılan “Işık Kapıları” vasıtasıyla Samanyolu Galaksi’sinin pozitif enerjisinin geleceği ve insanlığa sağlık, huzur ve bolluk getireceğine inananların sayısı da artıyor. Ha bir de bu kapıların açık tutulması için Trump’ın Başkanlığı’nın devam etmesi gerektiğine inananların… Reptilian korkutması size tutmadıysa pozitif enerji verelim…
Galaktik Federasyon’culuk ise ucuz bir film senaryosu gibi. Muhtemelen Star Wars, Star Trek hayranları arasındaki sosyalleşmeyi fırsat görmüş bir girişimcinin eseri. Ama bu tarikatın peygamberi David Icke’den farklı olarak eğitimli bir isim. Virginia Essene isimli Psikoloji doktoralı bir öğretmen. 1984 yılında İsrail’i ziyareti sırasında bir anda bilinç sıçraması yaşıyor ve uzaylılar, galaktik canlılar üzerine yazmaya başlıyor. Hakkını verelim, David Icke gibi bir şovmen olmamaya özen gösteren, peygamber ağırbaşlılığını taşımaya çalışan bir insan. Essene’nin insan psikolojisini tanıyan bir kalemden çıkmış etkileyici ve orijinal teorilerini Star Wars hayranı kitleye ulaştıran sosyal medya girişimcileri bolca uzaylı leydiler, krallar, komutanlar, kozmik düşmanlar ekleyerek detaya boğdukları takipçilerini döndürüp dolaştırıp Samanyolu Galaksi’sinde yaşayan 200 güneş sisteminden oluşan Galaksi Birliğinin Dünya temsilcisi olarak Trump’ı seçtiğine ikna ediyorlar. İkna edilenlerin sayısı 5-10 olsa, en fazla nitelikli dolandırıcılık diyeceğiz ama milyonlar olunca olay devrim/darbe potansiyeli taşımaya başlıyor. Bütün bu ekiplerin ortaklaştığı QAnon platformu başka hiçbir özelliği olmayan 1 sözcüsünü ABD Kongresine seçtirmeyi başardı. Trump’ın maddi gücü bu ekipleri bir süre daha beslemeye yeteceği için sosyal medyada pozitif ışığı dünyaya salan adam rolünü oynamaya devam edecektir.
Trump bu orijinal örgütlenme yöntemini nasıl buldu, neden tercih etti sorusunun cevabı biraz karmaşık. Her şey bir tesadüfle başlıyor, 1800’lü yılların sonunda Ingersoll Lockwood isimli ABD’li fantastik çocuk kitapları yazarının bir kitabında Baron Trump isimli çocuğun macerası anlatılıyor. Aynı yazarın bir diğer kitabının adı “Son Başkan”. Ve son başkanın bir bakanının soy ismi Pence. Son başkan New York 5.Caddede yaşıyor ve kimse beklemezken seçim kazanıp ABD’nin son başkanı oluyor. Kitap 1800’lerin sonunda yazılıp kütüphanelere girmiş, çok popüler olmasa da literatürde yeri var. Donald Trump 2006’da doğan çocuğunun adını Barron koyduğu için 2006 tarihinde bu tesadüften haberdar olduğunu ve bu tesadüfü kullanmaya niyetlendiğini anlıyoruz. NewYork 5.cadde’de Trump Tower var. Bu kadar rastlantı çok ilginç diyebilirdik. Ama 5.Cadde NewYork’un kurulduğundan beri en havalı caddesi. Central Park’ın yanında. Meşhur Metropolitan Müzesi de bu caddede. NewYork’un en varlıklı insanlarının, en büyük şirketlerinin adresi de bu caddede. Rockefeller Center inşa edileceği zaman başka bir lokasyon düşünülmüyor bile. Yani ABD’nin başına bir iş insanının geçeceği öngörüsü yapıyorsanız, adresini 5.cadde olarak vermek kadar doğal olan bir şey yok. Ayrıca Trump hiç de sürpriz bir isim değil, adamın başkanlık arzusu 1980’lerden beri biliniyor. Defalarca başkanlık yarışına girme denemeleri çizgi filmlerde bile makaraya alınmış halde. Ancak komplo teorilerinde verilerden iddia çıkarmak yerine iddiaya veri uydurmak yöntemi uygulandığı için bütün bu açıklanabilir durumlar, gizem olarak tariflenmeye başlıyor. Arkasından Trump’ın dedesinin dahi mucit Nicola Tesla’nın ölümüyle kamu mülkiyetine alınan çalışmalarının (bu da son derece normal çünkü Tesla öldüğünde kamuya borçlu idi) inceleme kurulunda, görev almış olduğu ve Tesla’nın gizli Zaman Makinesini ABD kurumlarından kaçırıp kullandığı söylentisi sosyal medyada yayıldı. Bu teoride tutarsızlığı bırakın, elle tutulur tek bir yan yok, ama komplo teorileri aynı anda yüzlerce platformda dolaşıma sokulunca suni bir inandırıcılık ve mistik bir gerçeklik kazanıyor.
Trump’ın bu propagandayı organize eden ekibinin hakkını vermek lazım, eş zamanlı olarak medyaya “zaman yolcuları” servis edilmeye başlandı. 6047, 2200 gibi yıllardan geldiğini iddia edenler pek tutmadı ama 2030 yılından geldiğini iddia eden Noah isimli aktörün kehanetleri hedeflenen popülerliği yakaladı. Birkaç hava durumu tahmini tutturarak hak ettiği inandırıcılığın çok üzerine çıkabildi ve kehanet kredisini kaptı. Önce fütürist iddialarla apolitik, tarafsız bir zeminde bilinirliğini artırdı, sonra büyük bir koz oynayıp gelecekten bir cisim getirdiğini ama bu cismin ancak 6G teknolojisiyle faaliyete geçeceğini iddia edip risk aldı. Trump’ın dijital PR’cıları Noah’ın tavan yaptığını anlayıp baklayı ağzından çıkarttırdılar: “Kasım 2020 Seçimlerini Trump Kazandı”…
2019 sonuna kadar sosyal medya platformlarında dolaşıma sokulan “Zaman Yolcuları” anlatılarında hep “Amerika’yı tekrar Büyük yapacağım” sloganını besleyen ve gerekli yapan bir geleceği işaretlediler. Ama hiçbiri 2020 yılında dünya çapında bir pandemi ilan edileceğini söylemedi. Gelecekteki insanlar bu pandemiden habersizdiler. Pandemi bu şarlatanlığın foyasını ortaya çıkarmış oldu. Noah ve diğerleri artık suskun, işe yaramayan her taktik gibi çöpe atıldılar.
Trump’ın UFO’cu yığınların desteği ile başkan olması, soruşturmalardan kurtulması ve tüm saçmalıklarına rağmen “umut” olabilmesi en çok Elon Musk isimli post modern dolandırıcıya yaradı. Trump Mars’taki uzaylı-dünyalı gizli üssünü insanlığa açıklayacak söylentileri sırasında Musk, NASA imkânlarını kullanarak şirketlerinin reklamını yaptı, borsa değerlerini yükseltti, yeni sponsorlar buldu. Reptilian’lar dünyayı ele geçirip insanlığı yok edecek söylentileri yayılırken kimse Mars’a koloni kuracağım deyip para toplayan Musk’a “abi o parayla dünyayı daha yaşanılır yapabiliriz, Mars’a kaç kişi götürebiliriz ki, diğerleri ne olacak?” diye soramadı.
Komplo Teorisi ortaya atanların hukuki deliller sunması gerekmez ama biraz tutarlılık aramak hakkımız. Vatikan’ın uzun süredir, Siyasal İslamcıların son yıllarda endişelenmesine sebep olan, genç neslin deizme ve ateizme kayması bir aydınlanma ve ilerici karaktere bürünemiyor. Zira bu kaçışın önüne burçlar, fallar, ışığın enerjisi, dünyayı yöneten uzaylılar gibi hendekler kazılmış durumda. Tanrı’nın yaratıcılık iddiasından ve emirlerinden kaçanların bilim ve akıl yerine film senaryolarını yeni gerçeklikleri yapması ayıldıkları değil, yeni afyonlar buldukları anlamına geliyor. Trump’ın milliyetçi ve lümpen duygularını okşayacak lider arayan alt-orta sınıflara eklemeyi başararak 4 yıl başkanlık yapmasını sağlayan komplo fanatikleri sosyal medya çağının önemli bir dinamiği olduklarını ispatladılar. Silahlarıyla sokağa inip Trump’ı Beyaz Saray’da tutmayı dillendiriyorlardı ama şimdilik ne Reptilian korkusu ne Galaktik Federasyon’a güvenleri ne Evren’in pozitif enerjisi ne de 23. asırdan gelebilecek destek orduları ABD güvenlik güçleriyle çatışabilecekleri bir motivasyona sokamadı, sanal âleme geri döndüler.
Aşı karşıtlarının sosyal medya örgütlenmelerinin henüz politikaya etkisini görmedik, tek yaptıkları zamanında, ücretsiz, yaygın ve adil bir aşılamayı beceremeyen hükümetlerin üzerinde oluşabilecek toplum baskısını sünger gibi emmek, üzerlerine çekmek. Ama fıtratlarında var, illa birilerinin kullanışlı aptalları olacaklardır.