Covid-19 Aşısı Bizi Bira Şişesine Dönüştürecek Mi?

Aşıyla ilgili çip-DNA değiştirme videoları hızla tüm dünya dillerinde alt yazılı hale getirilip sosyal medyada yayılırken, bunların olmayacağını ispatlayan bilim insanlarının sesi duyulmaz. Bu esas komplodur. Bilime ve gerçeğe komplo kurulmuştur

Covid-19 Aşısının bulunmasına yaklaşıldıkça komplo teorileri de yükselişe geçti. 2020 başında; “ABD, Çin’i bitirmek için virüs saldı”, “Çin Dünya’yı ele geçirmek için virüs saldı”, “sadece sarı Irkı öldüren virüs yapmışlar”, “sadece 0 kan grubunu öldüren virüs yapmışlar”, “yaz aylarında ölecek bir virüsmüş” vb. komplo teorileri 2020 ortalarında çöpe atıldı. Hâlâ nefes alabilen tek komplo teorisi “ilaç şirketleri aşı satmak için virüs saldı” şeklinde olanın iddia sahipleri, salgının başlamasının üzerinden 1 yıl geçmeden aşının bulunması ile cesaret kazandı. Uzmanlığı virüsler, aşı olan bilim insanları güzel güzel açıklasa da tarihsel ve bilimsel gerçeklerin üzerinden atlayan apolitik bir antiemperyalizm soslu teoriler sosyal medyada yayılıyor. Soner Yalçın gibiler sayfalarca yazıyor, tam bir laf curcunası yapıp şapkadan tavşan çıkarıyorlar. 20 yıldır üzerinde yüzlerce bilim kurumunun, binlerce bilim insanının çalıştığı Korona virüsleri “Pandemiye kadar bilinmeyen virüs” olarak tarifliyor, 2020 yılının teknolojik imkânlarını 1850 yılıyla eşitliyor. Denkleme istediği sembolü koyup, sembolü de kendi tanımlayınca istediği sonucu çıkartıyor.

Soner Yalçın gibi komplo teorisyenleri dünyanın her yerinde var. Hatta hayal gücü ve teori üretim kapasitesi açısından Soner Yalçın’ın ancak getir götürünü yapabileceği yüzlercesi var. Soner Yalçın’ın farkı, kendisine biçtiği antiemperyalist, vatansever kimlikleri. Teorilerini devşirdiği Batılı komplocular belli bir popülerliğe eriştiklerinde genellikle tarikat kuruyor, peygamberlik ilan ediyor. Soner Yalçın ise hedef kitlesi sekülerler olduğu için kanaat önderliği dinamiği olarak antiemperyalistlik, vatanseverlik kavramlarını seçmiş. Uzun uzun yazdığı yazıların pratik tavsiyesi şudur: “İlaç tekellerine para kaptırmamak için 10 birim fiyatlı aşıyı reddet, doğal ilaç adı altında satılan ürünlere 50 birim harca, iyileşemeyince panikle ilaç tekellerine ve özel hastanelere 500 birim öde”. Üstelik Soner Yalçın’ın takipçilerine tavsiyesi sigorta şirketlerinin üzerindeki maliyeti de azaltır. Mesela ağzından asla “boşa sigorta primleri ödemeyin, sigortadan çıkın” duyamazsınız. “Maaşlarınızdan sağlık kesintisi yapılıyor, bunları vermeyin” duyamazsınız, sisteme haracınızı ödemenizi, ama karşılığı hizmeti reddetmenizi tavsiye eder. Soner Yalçın, reddettiğiniz aşı yüzünden ömrünüzün büyük kısmını ilaç bağımlısı ve ilaç tekellerinin kölesi olarak geçirmenizin bilimsel bir vatanseverlik olduğunu yutturmaya çalışan üfürükçüdür.

Bilime Kurulan Komplo

Komplo teorilerinin bir özelliği de her deşifre edildiklerinde kılık değiştirip çeşitlenmeleri. Şu sıralar İnsan DNA’sının zoraki aşılama yöntemiyle değiştirileceği ve aşı olan herkese çip takılacağı iddiaları başa baş gidiyor. İlaç şirketlerinin daha sonra ilaç ve aşı satmak için Covid19 virüsünü laboratuvarda üretip saldıkları teorisi aşının ücretsiz dağıtılması ihtimalinden dolayı; İlluminati, Masonlar, Malta Şövalyeleri ya da dünyayı yöneten 7 aile tarafından insan DNA’sı değişikliği yapmak ya da çip takıp insanların kuklalara döndürüleceği şeklinde evirildi. Bu komplonun teoricileri global ekonomik ilişkileri, Devlet-Özel ticari faaliyetlerini tam kavrayamadıkları için, ‘ücretsiz aşı’ denilince, üreticinin aşıyı ücretsiz dağıtacağını zannedip teorilerini revize ettiler. Hâlbuki görüntüde en sağlam teori ilaç tekellerinin bu virüsü yaydığı ve ilacını/aşısını yapıp büyük karlar elde edeceği şeklinde olandı. Ücretsiz aşılamanın üretici firmanın bir hayır işi olmadığını, kamu kaynaklarından ödemelerinin tıkır tıkır yapıldığını öğrendiklerinde tekrar teorinin ilk haline dönüş yapabilirler. Ancak komplo teorisyenleri kamu kaynaklarının harcanması, vergi kanunları, devlet aygıtının işlevleri ve kapasitesi gibi dinamikleri teorilerinde kullanmayı sevmezler. “Aşının içine yerleştirdikleri nanoteknolojik çipleri vücudumuza yerleştirecekler ve bizi robotlar gibi yönlendirecekler” benzeri eğlenceli ve “düşman”ı tanrısal güçlere yükselten bir iddia yerine “akademiye yapılacak cüzi yatırım ve toplanan vergilerden sağlanacak makul bir bütçe ile aşının içindeki gizli çipi tespit edebilirdik” gibi reele dokunan bir iddia tercih etmezler. Çip saçmalığı ya da DNA değiştirme masalı videoları hızla tüm dünya dillerinde altyazılı hale getirilip tüm sosyal medya platformlarından yayılırken, tane tane ve kısaca bunların olamayacağını ispatlayan bilim insanlarının sesi duyulmaz. İşte bu esas komplodur. Bilime ve gerçeğe komplo kurulmuştur ve bu komplonun aktörleri insanlığa komploları açıkladığını iddia eden profesyoneller ve kullanışlı aptallardır.

“Gargara, Pekmez, Türklere Bir Şey Olmaz” Gerçeği Perdeleyen Komplolar

Pandemi başında komplo teorisyenleri öyle toz kaldırdılar ki aklı başında insanlar önlemleri tartışamadılar. Maske, el yıkama gibi en basit önlemler dahi komplo argümanı haline geldi. Kapanma, toplu taşıma araçları, okullar, işyerleri, Covid-19 testleri vb. konular zamanında akılcı değerlendirilemedi. Vaka ve ölüm sayıları hızla artınca panik ile kararlar alındı. Hâlbuki doğru ve etkin yöntemler planlamak için zamanımız vardı. Gargara ve pekmezin virüse karşı koruyuculuğu, virüsün Türklere zarar verip vermediği tartışılırken; okulların kapanıp online eğitime geçilmesinin sosyal ve akademik sonuçları konuşulamadı. Bir baktık en aklı başında, en eğitimli uzmanlarımız dahi korkmuş ve “okullar kapalı kalsın”ı savunuyor. Sonuç, sadece Türkiye’de yüzbinlerce çocuk 1 yıldır eğitim alamıyor, daha en az 1 yıl daha alamayacak, gelecekten tasfiye edildiler. Bu çocukların hangi sosyal sınıflardan olduğu da apaçık ortadır. “Sadece sarı ırka zarar veren virüs ürettiler” diyen komplo teorisyeninin son tahlilde sermaye emek çatışmasında silah kuşanıp emek saflarına saldıran bir komandodan başka bir şey olmadığı gerçeği de apaçık ortadadır.

Batının Olası Aşı Duvarları

Aşının bulunmasıyla ortada zıplayıp duran ‘tavşan’ komplocular da aynı Pandemi başındakiler gibi toz kaldırıp gerçek ve gerekli tartışmaları sabote etmekteler. 2021 yılı itibarıyla dünyadaki tüm tesislerin üretebileceği aşı sayısı aşağı yukarı bellidir. Bu aşıların dağıtım ve muhafaza sorunları bellidir. Maliyetleri de kolayca hesaplanabilir. İlk kim aşılanacak, ikincil olarak kim aşılanacak, dağıtım organizasyonunu kim yapacak? Afrika’nın, Latin Amerika’nın yoksul bölgeleri nasıl ve ne zaman aşılanacak?  Bu maliyetler nasıl karşılanacak? 1. ve 2. aşılama süreçleri arasında hangi önlemler alınacak? Sorular bunlardır. Avrupa aşılanmasını bitirdiğinde Asya’nın büyük çoğunluğu hala aşılanmamış olacak. Seyahat kısıtlamaları ile antidemokratik hatta faşizan uygulamalar ile mi aşılanmışları aşılanmamışlardan koruyacaklar? Ne çipi ya hu ne DNA’sı! Yoksullar aşılanmayıp soykırıma uğrayacak, Batı medeniyeti yıllarca kendini duvarlar arkasında güvende tutacak, bir komplo var ise komplo budur! Yoksullara, emekçilere ‘dünyanın gereksizleri’ muamelesi yapılması tehdidi vardır, ölümle ve açlıkla korkutup karın tokluğuna çalışmayı normalleştirme tehdidi vardır. Çip takacaklar diyene sormak lazım, Mozambik’in köyüne kim gidecek, kim o aşıyı yapacak, aşının ve aşılamanın maliyetini kim karşılayacak? Bunları cevapladığında bir soru daha sormak lazım, çipi takınca o Mozambikliye zorla ne yaptıracaklar? İşte tuzağa düşmek de budur. Çipçiye soru sormak arzusu, saçmalıklarını yüzüne vurma arzusu gündemimiz olur, aynı benim bir önceki cümlemde yaptığım gibi.

Komplo teorisyenleri komplonun kendisidirler. Ortaya bir sorun koymazlar, haliyle bir çözüm de üretmezler. Sadece ‘resmin tamamı’ dedikleri iki boyutlu bir griliğe bakmanızı sağlamaya çalışırlar. ABD Başkanı Kennedy suikastı sonrası “Uzaylılar yaptı, Kübalılar yaptı” diye ortalıkta zıplayan komplo teorisyenlerinin neye hizmet ettiğini anlamak zor olmasa gerek. Her Deprem sonrası “HAARP yaptı” diye bağıranların gürültüsü de ‘gelirinin yarısını Devlete vergi veren vatandaşın güvenli konut ve barınma hakkı’nı konuşmak isteyenlerin sesini bastırmaktan başka bir işe yaramaz. Çin aşısı sahtedir, Alman aşısı DNA’mızı bozacaktır, ABD aşısı nano çip taşır, Rus aşısı ultraviyole ışığa tutulmuş bayat grip aşılarıdır. Yerli aşı? O zaten bir diğerinin kopyalanması olacağı için işe yaramaz. Peki Covid-19? Virüs mutasyona uğrayıp gribe dönüştü yahu, 2 terleyeceğiz geçecek… Bizi atıllığa sevk edip potansiyel tehdit kapıyı kırıp odaya daldığında, panikle her türlü manipülasyona açık hale gelmemize ‘komplo teorilerine kulak vermek’ diyoruz. Evet, bir komplo var ve sandığımızdan daha zekice kurgulanmış, kamyon kasalarına doldurduğu komplo teorisyenlerini de kadrosuna almış, üzerimize salmış, faal durumda.

Sermaye, Neoliberalizm Ve Kullanışlı Aptallar

Komplo teorileri değişir, teorisyenler değişir ama takipçileri, inananları aynıdır. Kendilerini “Sırrı çözmüş, resmin tamamını görebilen bir avuç insan” arasında görmenin hazzı için kaldırdıkları tozun insanlığa nelere mal olduğunu fark edemezler. Sermaye ve neoliberalizm için bu ‘kullanışlı aptallar’ masrafsız yönlendirdikleri bir ordudur. Masaüstü bilgisayar ile ankesörlü telefonun özelliklerinin avuç içi kadar android telefonda toplanabilmesini ‘imkânsız’ kabul edip bunun uzaylılarla yapılan gizli bir anlaşma sonucunda ABD’ye uzaylıların verdiği teknoloji olduğunu iddia eden tip, şırınga içindeki 10mm sıvı içinde nano çiplerin İsrail tarafından üretilip bize zerk edileceğini de iddia edebilir. Uzaylılar görse ‘bu teknolojiyi noolur bize de verin’ diyecekleri teknolojiyi İsrail yapabiliyor ama 1623 yılında Abaküslerle başladığımız bilgisayar maceramızın 350 yılda cebe sığar hale gelebilmesi mümkün değil, ancak uzaylılar vermiş olabilir! Casio’nun dandik hesap makineleri sanki yapay zekâ değildiler, insanlık bunun üzerine milyarlarca dolarlık yatırım yapmadı ve ömrünü adayan bilim insanları olmadı, Piramitlerde gizli bir odada Nazi kâşifler buldular. İşin gerçeği şu ki, çip şırınga ederek bizi robotlaştırmaları henüz mümkün değil ama Soner Yalçın hayranı yaparak robotlaştırmayı çoktan keşfettiler. Trump’ın uzaylı olduğuna, zaman yolcusu olduğuna inanan taraftarları ABD seçimlerinde gönüllü çalıştılar, Soner Yalçın’ın takipçileri de Pandemi başından beri emekçilerin haklarını koruyacak bir programın tartışılmasını sabote edip sermaye lehinde gönüllü çalışıyorlar.

Sermaye Sınıfının Hayali Pandemiyle Gerçek Oldu

Okulları açmayarak, devletleri okulları açabileceği önlemleri almaya zorlamayarak, daha az maaşlarla çalışmayı kabullenerek, daha az tüketirken daha fazla ödeyerek, bankalara borçlanarak, kıdem tazminatlarımızın, tatil haklarımızın, sağlık sigortalarımızın kırpılmasına göz yumarak ilk raundu kaybettik. Neoliberalizm’in “yapacağım” dediği ama orta vadede yapabileceğine kendisinin bile inanmadığı her şey kısa vadede gerçekleşiyor. Sağlık, eğitim ve sigorta sistemleri sermaye sınıfının kontrolüne geçerken, daha az maaşla daha çok çalışan ve hiçbir sosyal hakkı kalmayan emekçiler bunu kanıksarken, devlet aygıtları kamudan vergisini tavandan toplamaya devam edip, kamu hizmetlerini tabana çekerken ikinci raunda çıkıyoruz.

“Dünya nasıl aşılanacak” sorusu önümüzde duruyor. ‘Pandemi elbet bitecek’ hayalini taşıyoruz. Ama bu kadar ciddi bir iddia için gerekli program kimsede yok. Grip Pandemisi 2500 yıldır bitmedi, öldürücülüğü azalıp, artarak devam ediyor. Belki Covid-19 da SARS gibi bitirilecek, belki Grip gibi arada sırada kurbanlar verdiğimiz bir gerçekliğimiz haline gelecek. Bunu biz de bilmiyoruz, Neoliberalizm de bilmiyor ama o fırsat olarak görüp hedeflerine doğru adımlar atıyor.

2020 yılını canavar ilan edip metafizik bir lanet olarak görüp 1 Ocak 2021’de kâbustan uyanacağımızı sananlar olarak, ya da Uranüs’ün yengeçten çıkmasını bekleyenler olarak ekonomik ve sosyal kayıplarımızın da aşılama ile düzeleceğini sanıyor olabiliriz. Pandemi sürecinde bankalar kâr rekoru kırarken, holdingler son yılların en büyük büyümelerini gerçekleştirirken, diktatörler gerekli gereksiz koydukları yasakların itaatkârca uygulanmasından tatmin olurken, Pandemi bitse bile hiçbir şeyin düzelmeyeceği, hatta daha da kötüye gideceği ihtimalini hesap edip B planları yapmakta büyük fayda var gibi gözüküyor.

Bir Cevap Yazın

[td_block_10 limit="6" custom_title="YAZARIN DİĞER YAZILARI" autors_id="26"]